31 Ağustos 2013 Cumartesi

Emek olmadan yemek olmaz!

Blog yazılarında ve diğer web siteleri için üretilen yazılarda samimi ve sabırlı olmak son derece önemli iki nokta.

Samimi bir şekilde kaleme alınan, emek harcanarak fayda sağlayıcı bilgilerin sunulduğu yazılanlar okuyucuları sıkmadığı için ilgi daha fazla oluyor. Bunu Medya İstasyonu'nda yazdığım blog yazılarından da gördüm.

Bence bir yazının geniş kitlelerce okunmamasının en büyük nedenleri samimiyetin olmaması, çok uzun metinler, kelime ve cümle tekrarları, imla hataları, bilgi ve fayda sağlayıcılıktan yoksun olması ve acelecilik.

Okur odaklı yazılmayan bir yazının herhangi bir fayda sağlamayacağının artık kesin olarak bilinmesi lazım. Ancak hala bunu anlamak istemeyen kişiler var.

Yazmak, bir blog/site yazarının en büyük silahı. Etkili yazılar yazabilen, yazılarında fayda sağlayıcı unsurları barındıran yazarlar her zaman bir adım daha önde olacak. Çünkü yazı hala internetteki en önemli içerik öğesi.

Yazmak, yetenek isteyen bir iş. Herkesin güzel ve etkili bir yazı yazamayacağını biliyoruz. Bunun için ciddi pratikler yapılması lazım ve bol bol bir şeyler okumak gerek.

Blog yazarları kadar yazmayı profesyonel anlamda yaptığını iddia eden daha öncesinden hiçbir tecrübesi olmadığı halde bir anda "SEO uyumlu makale yazarı" olanlar da var. Bunların işi gücü 100 kelime 1 TL, 200 kelime 2 TL gibi "Ne alırsan, ne verirsen" mantığı ile hareket ederek müşteri kapmak.
 
SEO uyumlu yazı yazan ne kadar çok kişi varmış

SEO uyumlu diye yazılan yazıların çoğuna gülüp geçiyorum. Bunlar gerçekten çöplükten başka bir şey değil. Bu çerçevede yazılan yazıları bir okusanız siz de bana hak vereceksiniz. İnternet dünyasında bu işi gerçekten hakkıyla yapan, profesyonellik çerçevesinde makale yazan, tanıtım yazısı yazan kişilerin çok fazla olduğunu düşünmüyorum.

Hatta bu yazım işlerini ajans olarak yürütenler dahi bu işi tam olarak beceremiyor. Geçenlerde bir forum sitesinde içerik ajansının yazı örneklerine denk geldim.

Birkaç yazı örneğini paylaşmışlar. Yazıları okudum inanın ki hiçbir şey anlamadım. Ne bir ara başlık var, ne yazım kuralları var, ne paragraf var. En önemlisi yazıyı baştan sona okutacak bir akış yok.

İşin garip tarafı forum sitelerinde büyük kampanyalar ile satılan, kaliteden son derece uzak bu yazıların bol miktarda alıcısı var. Neden mi? Fiyatı uygun. 100 kelime 1 TL diyorlar. SEO işiyle uğraşanlar balıklama atlıyor. Kaliteyi önemseyen çok kişi yok. 1 TL'lik bir yazı ile ne verim alınır ki? 100 kelimelik bir yazının 50 kelimesi tekrar zaten.

Bu işi profesyonel anlamda yaptığını iddia eden içerik ajansları da fiyatları bu denli düşürmüşse burada sorgulanması gereken bir şeyler var.

Bu ucuz yazı işçiliği  son zamanlarda benim çok canımı sıkıyor. Kolaya kaçan, niteliksiz işler ile "kısa zamanda para kazanayım, ziyaretçi çekeyim" diye bakan kişilerin sayısı maalesef artıyor.

Bana çoğu zaman içerik yazarlığı hakkında onlarca iş teklifi geliyor. Her seferinde "gel bizimle çalış, daimi iş, aylık bu kadar yazı yazarsın" gibi mailler alıyorum.

Açıkçası bu tür işlere pek sıcak bakmıyorum. Bir yazım işi olacaksa bu gerçekten kaliteli kişiler ile çalışılarak yapılmalı. Ben yazıyı sadece para kazanmak için yazmam. Yazdıklarımdan önce ben keyif almalıyım ve memnun kalmalıyım ki ortaya kaliteli bir ürün çıksın.

Komik fiyatlar sunarak "bütçem bu kadar, daha fazlasını veremem" diyenler ile çalışmak bana ters.

Bütçen o kadarsa neden tırmalıyorsun? Bırak o zaman bu işleri. Sen SEO çalışmaları yaptığın kişilerden ya da firmalardan hatırı sayılır paraları alacaksın. Emek harcayanlara gelince "bütçem az" nağmelerine başlayacaksın. Başkalarının emeğinin sömürülmesi kadar acı bir şey var mı?

Bu yazım işlerini gerçekten hakkıyla yapanlar adam gibi yazılar yazmak için kendilerini yırtsın, sen gel "100 kelime 1 TL 20 tane, 50 tane yazı lazım" de.

Olmaz arkadaş...

Google'ı ancak bir yere kadar kandırabilirsiniz

Zaman gelecek o çöp yazıların ve yazarların da modası geçecek. Bak Google'a sık sık algoritma değişikliği yapıyor. Artık gerçek anlamda profesyonelliği önemseyecek. Aynı bir insan mantığı ile çalışıyor. Her şeyi takip ediyor. Kimin gerçekten emek harcadığını, kimin copy-paste yaptığını gayet iyi biliyor. Şimdi diyeceksiniz "Madem Google her şeyi biliyor neden benim sıralamam istediğim gibi değil?

Onun da cevabı var. Demek ki gerçekten çalışılmıyor. İstikrar yok. Özgünlük ve benzersiz içerik üretimi yok.

Aklıma gelen, takip ettiğim birkaç blog var.

Bir örnek vereyim. Bakın Blog Hocam adlı bloga. Birkaç yıllık, gerçekten emek harcanarak, samimi ve özgün içerikler üreterek bir noktaya gelmiş bir yayın. Alexa verileri de bunu doğruluyor. Birçok büyük siteyi de geride bırakan bir blog. Blog yazarlığına yeni başlayan ya da başlamayı düşünen çoğu kişinin ana referans kaynağı. Blog ile ilgili kelimelerde hep ilk sayfalarda.

Bir örnek de kendimden vereyim. Medya İstasyonu'nu yaklaşık 5 ay önce açtım. İçeriklerini tamamen kendim hazırladım. Para ile yazı almadım. Link ve backlink almadım. Özel SEO teknikleri de kullanmadım. Blog hakkında arama potansiyeli birçok anahtar kelimede ilk sayfada ya da ilk sayfalarda.

Hatta blog yazarlığı ile ilgili başka neler yazılmış diye aratırken hep kendi yazılarımla pişti oluyorum. Son zamanlarda çok fazla vakit ayıramadığım halde gayet iyi bir noktada. Çok daha iyi olacağına inanıyorum.

Şunu unutmamak gerek; çalışınca, emek harcayınca her şey oluyor. Kimse birden büyümedi. Büyük web siteleri, büyük bloglara sahip olmak hayal değil.

Sabredin, kolaya asla kaçmayın, çalışın ve zamanını bekleyin...

Emek olmadan yemek olur mu?




 



27 Ağustos 2013 Salı

Acemi bir blogger'ın itirafları

Blog yazarlarının yazma sürecini ve blog yazılarının kalitesini etkileyen birçok faktörün olduğunu biliyoruz. Okunabilir ve nitelikli bir blog yazısı yazmak, her zaman mümkün olmuyor.

Çoğu blog yazarı "Blog yazısı yazmam lazım, bloguma içerik eklemeliyim, blogumu sürekli güncel tutmak durumundayım" gibi kaygılar taşıyor.

Gözlemlediğim kadarıyla bu tür kaygıların blog yazarlığına yeni başlayan kişilerde daha fazla. Çünkü kısa bir sürede kendilerini kanıtlama ve daha fazla ziyaretçiye ulaşma ya da blog sayesinde para kazanma telaşına düşüyorlar.

Blog yazarlığı, acelecilik ile sürdürülebilecek bir uğraş değil.

Diğer her şeyde olduğu gibi blog yazarlığında da gerçek anlamda zamana ihtiyaç var. Sabırlı olmalısınız, emek harcamalısınız. Kısacası çok çalışmalısınız.

Bloglar hakkında şunu da unutmamak lazım:

Bloglar, haber siteleri gibi anlık güncellenen, hızlı veri akışının olduğu mecralar değil. Bu yüzden sürekli içerik eklenecek, güncel tutalacak diye bir kural yok.

Her gün yazı yazacak durumda olmayabilirsiniz. Keyfiniz yoktur, hasta olabilirsiniz, işiniz olabilir, ailenize vakit ayırabilirsiniz, ders çalışmak durumunda olabilirsiniz vb.

Blogunuzu ziyaret edenlerin sayısında dalgalanmalar olabilir. Bazı zamanlar hiç ummadığınız kadar trafik alabilirsiniz. Bu durum sizi hem sevindirebilir hem üzebilir.

Blog yazarlığı serüveninizde her şeye hazırlıklı olmanız lazım. Olumsuz durumlarda ne yapacağınıza dair bir kriz yönetimi planınız yoksa blog yazarlığından çabuk soğuyabilirsiniz.

Bu yazımda blog yazarlığına kulaktan dolma bilgiler ile başlayan ve her blog denemesi hüsranla sonuçlanan birinin kısa hikayesini paylaşacağım.

Geçtiğimiz günlerde bir gece vakti blog yazarı olmak isteyen bir arkadaştan mail aldım. Mailinde bana şimdiye kadar onlarca farklı konuda ve isimde blog açtığını ve hiçbir blogunun başarılı olmadığını söyledi. Bundan sonra açacağı blogun başarılı olmasını, daha fazla ziyaretçi çekmesini ve para kazandırması istediğini dile getirdi. Bana bu konuda kendisine yardım edip edemeyeceğimi sordu.

Kendisine sadece şu soruyu sordum: "Neden bu kadar çok blog açtınız?"

Verdiği cevap:

"İnternetten yaptığım araştırmalarda blog yazarak çok kolay bir şekilde büyük paralar kazanabileceğimi öğrendim. Bloglar hakkında her yazılan para kazanmak noktasına çıkıyordu. Bu bana çok cazip geldi. Çünkü paraya da ihtiyacım vardı. O heyecanla bloguma daha fazla ziyaretçi alsın ve daha çok kazanayım diye her türden içerik ekledim. Aceleciydim.

Genelde kopyala-yapıştır olarak bir şeyler ekliyordum. İçerik sayısı arttıktan sonra Adsense reklamlarını öğrendim ve onları da ekledim. İlk başlarda hemen hemen her gün tema değiştirdim. Birkaç gün böyle devam etti. Beklediğim ziyaretçiler gelmeyince blogdan soğumaya başladım. 

Bu blog tutmadı dedim ve başka bir konuda yeniden bir blog açtım. Bu süreç kısa sürede istediklerime ulaşamadığım için uzunca bir zaman böyle devam etti. Sonunda ne para kazanabildim, ne yazı yazabildim ne de okur kazanabildim. Ben blog yazmayı hep kolay olarak gördüm. Açmakla işin bitmediğini iyi anladım. Yine bir şeyler araştırırken sizin faydalı bilgilerin yer aldığı blogunuza denk geldim. Yazdığınız çoğu yazıyı okudum. Bundan sonra hata yapmak istemiyorum. Ne yapayım da başarılı bir blog yazarı olayım? Lütfen bana profesyonel bir yol gösterin."

2 atasözü: 

"Sabreyle işine, hayır gelsin başına"

( Bir işi yaparken acele etmez, sabrederseniz hayırlı sonuçlara varırsınız.)

"Ağır giden yol alır, hızlı giden yolda kalır." 

 (Gittiğimiz yolda, tuttuğumuz işte ilerlemek istiyorsak acele edip telâşa düşmemeliyiz. Yavaş yavaş ama güvenli, gerekli bir tempoda, emin adımlarla yürümeliyiz. Böyle hareket etmezsek, aceleciliğimiz yüzünden sürçebilir, yolumuzu şaşırabilir, sonuca da ulaşamayız.)

"Bu hususta benim de yazacaklarım var" diyorsanız yorumlarınızı bekliyorum.




24 Ağustos 2013 Cumartesi

HSBC Uluslararası Büyüme Desteği

Uluslararası Büyüme Desteği ile firmanız küresel pazarlara açılırken değişen piyasa koşullarında rekabet avantajınızı arttırabilmek amacıyla finansal ihtiyaçlarınız doğrultusunda çözüm desteği veriyoruz.

Uluslararası ticaretinizi finanse etmeye yönelik sunduğumuz 1.000.000.000 TL fonlama desteğinin yanı sıra, sahip olduğumuz küresel ağ ve uluslararası piyasa bilgisi ile büyümekte olan yeni dünyanın bir parçası olun.

Uluslararası Büyüme Desteği ile ilgili detaylı bilgi ve başvuru için lütfen tıklayın.

Bir bumads advertorial içeriğidir.

Blogunuza sadık okur kazanmanın yolları

Blog yazarlarının bloglarında emek harcayarak yazdıkları yazıların daha fazla kişi tarafından okunmasını, paylaşılmasını ve yorumlanmasını istemeleri kadar doğal bir şey yok.

Bu yazımda blog yazarlarının sadık bir okur kitlesi oluşturmak için neler yapabilecekleri konusunda bazı öneriler sunmak istiyorum.

Yazılarınızın kalitesini düşürmeyin

Kaliteli ve fayda sağlayan yazıların fazla olduğu bloglara ilgi her zaman olacak. Kendinizi yazı yazmak için zorlamayın. Her gün içerik gireceksiniz diye bir kural yok. Gerçekten yazmak istediğiniz anlarda yazın. Böylece yazılarınızın daha okunabilir ve bilgi verici öğelerden oluşmasını sağlamış olursunuz. Yazı kalitenizdeki iniş ve çıkışlar, sadık okur kitlesi oluşturmanızı engelleyebilir.

Blog yazılarınızı yorumlayan kişiler ile iletişim kurun

Medya İstasyonu'nda yazdığım yazılara yorum yapan her okuyucu ayrı önemsiyorum. Yorumların birçoğuna cevap veriyorum. Spam yorumlar hariç olumlu ve olumsuz tüm yorumları silmiyorum. Unutmayın, herkes sizinle aynı fikirde olacak diye bir kural yok. Her okur ile iletişim kurmak, onları önemsemek sizin yararınıza olacak. İletişim kurmak benim için çok önemli ve hoşuma gidiyor. Siz de deneyin. Okurlar da geri dönüşleri sevecektir.

Okurlara hitap önemli

Bazı blog yazarları okur ile sağlıklı bir iletişim kurmak konusunda eksik. Yazılan yorumlara ya da gönderilen maillere garip hitaplar ile cevap veriyorlar. Tanımadığınız kişilere "hocam, dostum, arkadaşım, hacı, birader, dayı" gibi kelimeler ile hitap etmeyin. Bu kelimeler internet dünyasında özellikle webmaster forumlarında çok sık kullanılıyor. Bu tür hitapları tasvip etmiyorum. Blogunuz ne kadar kaliteli olursa olsun hitap şekliniz yanlışsa, sadık bir okur kitlesi oluşturamazsınız. "Siz, Ahmet Bey, Ayşe Hanım" demek çok mu zor? Kibarlıktan, saygıdan kimseye zarar gelmez. Bir atasözü: "Tatlı dil, yılanı deliğinden çıkarır"

Düzenli paylaşımlarda bulunun

Her gün yazı yazmasanız da haftada 2-3 kez kaliteli içerik üretmeye özen göstermelisiniz. Ayda yılda bir içerik girilen bloglar, sadık okur edinemez. Okurlar istikrarlı işleri seviyor.

Düzgün bir Türkçe ile yazın

Bloglar dünyasında zaman zaman yolculuk yaparım. Blog yazarlarının yazılarında kullandığı dile, yazım kurallarına sık dikkat ediyorum. Çoğu blogda ciddi anlamda imla hataları bulunuyor. Yazıların birçoğu kendilerini okutmaktan son derece uzak. Zoraki yazılmış gibi.  Hızlı bir şekilde yazılan yazılar hata dolu. Az yazı yazın ama dili etkili ve doğru kullanın. İmla kılavuzu elinizin altında olsun.

Yazılarınızı sıkıcı öğelerden arındırın

Bilgi verici ve eğlenceli yazıları hepimiz severiz. Aşırı uzun, kelime ve cümle tekrarlarının olduğu, paragraf ve ara başlıkların olmadığı yazıların yer aldığı bir blogu kaçımız düzenli olarak ziyaret eder? Başarılı olmuş blogları inceleyin. Yazılar akıcıdır, bilgi vericidir. Okumaya doyamazsınız.

Yazılarınızı görseller ve infografikler ile süsleyin

Kuru bir yazının verdiği etki ile resim ve diğer görseller ile süslenmiş yazının verdiği etki bir mi? Yayınlamayı düşündüğünüz yazılarda en az bir görsel kullanın. Görseller yazıya renk katan en önemli unsurlar.

Yazılarınızı link ve bold kelimeler çöplüğüne çevirmeyin

Bazı blog yazarları "yazılarıma daha fazla hit gelsin, arama motorları daha çabuk indekslesin" diyerek yazdığı her yazıda birçok anahtar kelimeyi bold kullanıyor ve bu kelimelere link veriyor. İlla ki link vermeniz gerekirse 1 kelimeye link verin yeter. Okuduğum yazı içinde farklı renklerde linkler ve birçok anahtar kelime varsa o yazıları okumak istemiyorum.

Reklamları okurların gözüne sokmayın

Bloglar, para kazanmanın kolay yolu ya bazı blog yazarları da buna uyarak bloglarını reklama boğuyor. Geçenlerde girdiğim bir blog sitesindeki reklam sayısının blogun içeriğinden fazla olması gözümden kaçmadı. Yazının içinde, sonunda, başında reklam. Blogun sağında, solunda, üstünde reklam. Neyi kime nasıl okutacaksınız? İçerik kaliteli değilse, yetersizse kim blogunuzu neden ziyaret etsin ve reklamlara tıklasın? Blogunuzu reklam çöplüğüne çevirmeyin. Reklam yerleşmi, okurları rahatsız etmemeli.

Size gönderilen mailleri cevaplayın

Blogunuzu başarılı bulan, fırsat buldukça takip eden okurlar vardır. Bu okurlar ile sağlıklı iletişim kurar ve onların tepkilerini önemserseniz sadık okur olarak kazanabilirsiniz. Size gönderilen mailleri, sosyal medyadaki etiketlemeleri önemseyin. Her birini yanıtlamaya çalışın. Blog yazarları, sosyal olmalı.

Ziyaret edenlerin sitede daha fazla kalmasını sağlayın

Bunu sağlamanın yolu her zaman söylediğimiz gibi kaliteli ve özgün içerik üretiminden geçiyor. Her konuda yazıların yer aldığı genel bir blogunuz yoksa yazdığınız konuların okurlara fayda sağlaması son derece önemli. İşime yaramayacak, faydasız öğelerin yer aldığı, profesyonellikten uzak yazıları neden okumak isteyeyim ki?

Temanızı sık sık değiştirmeyin

Blogunuzu takip eden kişilerin her girişinde farklı tema ile karşılaşmaları onları blogunuzdan soğutacak. Gözümüzün alıştığı, fırsat buldukça ziyaret ettiğimiz bir sitenin bir anda farklı bir şekilde karşımıza çıkmasını yadırgadığımız zamanlar illa ki olmuştur. Blog yazarları tema değiştirme hastalığından kurtulmalı. Bunun tedavisi de içerik üretimine yoğunlaşmaktan geçiyor.













22 Ağustos 2013 Perşembe

İnternetten para kazanmak 'ucuz'

İnternetten para kazanmak, arama motorlarında en çok aranan anahtar kelimelerden biri. Bu anahtar kelime hakkında açılan çok web sitesi ve blog olmasına rağmen hala yeni yeni siteler türemeye devam ediyor.

İnternetten para kazanmak isteyen ve bunun yollarını arayan birçok kişi bu siteleri, blogları her gün ziyaret ediyor. Bu tür siteleri ben de zaman zaman ziyaret ediyorum ve yazılanları okuyorum.

İnsanların nasıl kolaycılığa, kalitesizliğe alıştırıldığını gözlemliyorum. Sitelerdeki yazılara bırakılan yorumlar internetten para kazanmak isteyenlerin içinde bulunduğu çıkmazı gözler önüne seriyor.

Bu sitelerde en çok dikkatimi çeken şey, bilgilerin hep tekrar, fayda sağlamaktan uzak, insanları
kolaycılığa iten hatta bazen kandıran bir yapıda olması.

Bu amaçla açılan sitelerin çoğunun trafik almak, Adsense vb. tarz reklam programlarını kullanarak bir gelir elde etmek amacında olduğunu bilmek lazım. Madem internetten para kazanmak kolay peki bu tür siteleri açan insanlar neden zengin değil? Onların da çoğu derme çatma bilgiler ile "müşteri" toplamaya çalışıyorlar. "Kelin ilacı olsa kendi başına sürer" atasözü bu durumu açıklayan iyi bir örnek.

Arkadaşlar şunu iyice bilmenizi istiyorum. Emek harcamadan, kendinizi kanıtlamadan, kaliteli bir şeyler ortaya koymada başarılı olmanız, para kazanmanız ve kişilerin sizi dikkate alması iş vermesi gerçekten zor. Alanlar da ucuza kaçarak günü kurtarmak için ya da bu işlerden yeterince anlamadıkları için alır. Bunu hala anlamayan ya da anlamakta güçlük çeken kişiler var.

İnternet ortamında 0,50 kuruşa, 0,75 ve 1 TL'ye  iş yaptıranlar var. Bu kişilerin ilanlarına balıklama atlayanlar var. Bu insanların çoğunun da durumunun geçinecek kadar, kaliteli işler yapacak kadar iyi olduğunu  düşünüyorum.

Bu arkadaşların artık "site açtım, reklam alırım, para kazanırım, yazarak para kazanırım, tanıtım yazısı sata kazanırım" gibi tüccar mantığını bir kenara bırakmaları lazım. Devir artık kalite devri. Değerli içerik üreten, sabreden, prensipli çalışan kişiler zamanla çok iyi konuma geliyor. Popüler internet girişimcilerinin hikayelerini hiç okumadınız mı? Birden mi bu noktaya gelmişler?

İnternetten para kazanmak, internet dışındaki işlerde çalışarak para kazanmak kadar zordur. Öncelikle bunun bilinmesi gerekiyor. Bir fabrikada çalışırsınız sabah gidersiniz akşam gelirsiniz. Mesai saatleriniz bellidir. Tatil gününüz bellidir.

İnternette ise çok daha fazla çalışmak, araştırmak zorundasınız. Yenilikleri sürekli takip etmeniz gerekiyor. Bilgi hızla eskiyor, kirleniyor. Sizin ürettiğiniz şeyler diğer kişilerin ürettiklerinde farklı değilse şansınız maalesef çok yok. Pembe hayallere kapılmamak lazım.

Kaliteli içeriğe ihtiyaç had safhada. Neden kaliteli ve gerçekten özgün içerik üretilmiyor? 

-Profesyonellikten uzak yazarlık ön planda.

-Kaliteli, emek harcanmış yazılar değer görmüyor.

-Fiyat politikası diye bir şey yok.

-Pazarlık usulü çalışma yaygın.

- Kelime kaygısı kaliteyi düşürüyor.

-Yazılanlar okunmaktan ve paylaşılmaktan uzak içerikler.

-Anahtar kelime çöplüğüne dönmüş yazılardan fayda bekleniliyor.

-İmla kurallarına uyan yok.

-Link çöplüğüne dönmüş, can çekişen ve güncel olmayan sitelerle iş yapmaya çalışanlar var.

-SEO uzmanıyım diye geçinen kişi çok.

-İçerik yazarlığının nasıl yapıldığını bilen çok az.

-Para, kalitenin önüne geçmiş.

- Özgünlük yok.

-Kendini geliştirmek ve daha nitelikli işler yapmak için emek harcayan çok fazla kişi yok.

En önemlisi bu piyasada kaliteli içerik üreten, araştırarak, severek yazan kişilere hak ettikleri değerin verilmemesi.

Neden mi?

Cevap basit. Ucuza kaçmak için. Hem ucuz hem de pazarlık yapmayı severiz. Yapılan işler kalitesiz olunca da şikayet etmeye bayılırız.

Bu aralar yazımı atasözleri ile bitirme ihtiyacı hissetmeye başladım.

Ucuza kaçmak ile ilgili birkaç atasözünü siz değerli okurlarımla paylaşmak istiyorum:

Ucuz alan pahalı alır (pahalı alan aldanmaz)

Ucuz alınan mal genellikle kötü, dayanıksız ve çürük maldır. Kolay yıpranır, eskir ve çabuk atılır. İster istemez yerine yenisinin alınması zorunlu olur, tekrar masrafa girilir. Dolayısıyla pahalıya alınmış gibi olur.

Ucuz etin yahnisi yenmez (tatsız olur)


Ucuza alınan, maledilen şeylerde nitelik bulunmaz; ya çürük, ya kötü, ya da hilelidir. Bu sebeple, bu tür mallardan istenildiği gibi fayda sağlanamaz.

Ucuzdur vardır illeti, pahalıdır vardır hikmeti

Bir malın fiyatı niteliğine göredir. Bu sebeple ucuz şeylerin ucuzluğuna tamah etmemeli, pahalı şeylerin de pahalılığından korkmamalıdır. Çünkü ucuz olan çürük, kötü ve dayanıksız olur çoklukla; pahalı olan da kaliteli, değerli ve sağlamdır.

Peki, sizin için hangisi önemli?

Emek harcanmış, kaliteli işler almak ya da vermek mi?

Yoksa, ucuza kaçılmış, adi işler mi?








21 Ağustos 2013 Çarşamba

Başkan adayları sosyal medyayı nasıl kullanmalı?

Sosyal medya diğer birçok alanda olduğu gibi siyasi alanda önemli bir rol oynuyor. Sosyal medya araçları, siyasi partiler ve politikacılar tarafından insanları siyasi katılıma yönlendirmek amacıyla etkili bir şekilde kullanılıyor. Bunun yanı sıra, sosyal ağlar özellikle seçim dönemlerinde önemli bir propaganda aracı olarak da kullanılıyor.

Facebook ve Twitter, kullanıcılarına mesajlaşma ve tanışma olanağı sağlayan siteler olmaktan çıkalı çok uzun zaman oldu. Bu iki büyük ağ, organizasyon kurmayı, organize olmayı, bilgi ve fikir paylaşmayı, inançlar düşünceler etrafında gruplaşmayı sağlayan sosyalleşme platformları olarak öne çıkmaya başladı.

Sosyal ağların yükselişi, organizasyonları online topluluklara dönüştürme süreci ile devam ediyor. Bu bağlamda topluluk yönetimi kavramı da öne çıktı ve ciddi anlamda önemsenmeye başlandı.

Günümüzde, yaygın kullanılan sosyal medya siteleri rejim değiştirmek, hareket başlatmak için kullanılan birer organizasyon araçları oldu. Sosyal medyanın ne kadar etkili bir araç olduğunu Gezi Parkı olaylarında, Suriye ve Mısır'da yaşanan olaylarda kullanıcıların paylaşımlardan gördük.

Gelişen teknoloji ile birlikte günümüzde, insanlar arasında bilgi paylaşımı ve içerik oluşturulması daha az emek isteyen bir iş haline geldi. Artık temel bilgisayar ve internet bilgisi olan herkes kolayca içerik oluşturabiliyor ve bunu birçok platformda paylaşabiliyor. Bu durum siyasetçilerin de ilgisini çekti ve ibre sosyal medyaya yönelmeye başladı.

Eskiden bu yana siyasetçiler daha kısa sürede daha çok insana ulaşmak için çabaladı. Teknolojik alanda yaşanan gelişmelere paralel olarak, artık sosyal paylaşım ağlarını kullanan politikacılar, bu amaca ulaşmada geleneksel medya araçları ile iletişim kurmaya çalışanlara göre daha yakın görünüyorlar. Artık siyasiler, milyonlarca insanla anlık olarak istedikleri yerde ve zamanda iletişime geçebiliyorlar. 

Sosyal medya günümüzde neden bu kadar önemli?

·  Organize olmayı kolaylaştırıyor.
·  Olayları, yaşananları kolaylıkla öğrenebilme imkânı sağlıyor.
·  Bireyler arasında iletişimi arttırılabiliyor.
·  Fikirlerin hızlıca yayılabiliyor.
·  Organizasyon ve iletişim maliyeti geleneksel kanallara göre daha düşük.
·  Daha çok sayıda insanın siyasi veya sosyal olaylara daha kısa sürede tepki gösterebiliyor.

Siyasetçiler, 2014'te sosyal medyada da yarışacak

2014 yılında yapılacak yerel seçimlerde birçok aday adayı seçim çalışmalarında sosyal medyaya ayrı bir önem verecek. Adaylar şimdiden sosyal medya yönetimi ve siyasal iletişim çalışmaları için sosyal medya ajanslarının kapısını çalmaya başladı.

Sosyal medya, seçim dönemlerinde siyasetçilerin kendilerini tanıtabilecekleri, fikir ve amaçlarını kitlelere anlatabileceklere ve bunun karşılığında seçmenin nabzını ölçebilecekleri etkileşimli bir ortam sağlıyor.

Seçim çalışmalarında sosyal medyayı kullanan bir siyasetçi seçimlerden önce geri bildirim alıyor ve böylece alacağı oy oranını seçim öncesinde daha tutarlı tahmin etme fırsatına sahip oluyor. Bu durum siyasetçinin politikasını seçim öncesinde oy oranına geri şekillendirmesini kolaylaştırıyor.  

Kesenin ağzı açılacak

2014 yerel seçimleri öncesinde seçmenlerine Facebook, Twitter ve Google’dan seslenecek olan belediye başkanı adayları sosyal medya harcamaları için kesenin ağzını açacak.

Sosyal medya ajanslarıyla anlaşmanın yanı sıra Facebook ve Twitter ekipleri kuran belediyelerin yapacakları harcamaların, mart ayında gerçekleşecek seçimlere kadar 30 milyon TL’ye ulaşılacağı konuşuluyor.

Bunun yanı sıra belediye veya siyasi partilerin ilçe örgütleri sosyal medya ajansıyla anlaşabiliyor. Sosyal medya ajansları, belediye başkan adayının veya ilçe örgütlerinin sosyal medya hesaplarını yönetiyor. Bunun karşılığında da aylık binlerce lira ücret talep ediliyor.

Belediye başkanı adayları hazırladıkları metinleri, bültenleri sosyal medya ajansıyla paylaşarak il veya ilçedeki sosyal medya kullanıcılarına ulaştırabiliyor.

Bazı belediye başkanı adayları ve ilçe örgütleri de kendi bünyesinde sosyal medya çalışmalarını sürdürüyor. Bütçesi yeterli olmayan birçok belediyenin kullandığı bu modelde bir ekip kuruluyor ve sosyal medya çalışmaları bu ekiple gerçekleştiriliyor.

Sosyal medyanın gelir modelleri hesaplandığında sadece 2014'teki yerel seçimlerde bile önemli bir pazar oluşması kaçınılmaz olacak.

Sosyal medya ajansları da yarışacak

Bu yerel seçimler aynı zamanda sosyal medya ajansları arasında da kıyasıya bir rekabeti beraberinde getirecek. Sosyal medyada seçim çalışmalarını yürüttükleri başkan adaylarının başarılı olması ve seçimden galip çıkması o ajansa hem prestij katacak hem de önünü daha da açacak.

2014'teki yerel seçimlerde sosyal medyayı aktif olarak kullanmak isteyen, seçim çalışmasını kendi ekibi ile yapacak başkan adaylarına bazı öneriler

-Hangi sosyal medya sitelerinin sizin için daha uygun olacağını tepsit edin.

-Her sosyal medya sitesinin huyu suyu farklı. Her site için aynı içerikler hazırlamayın.

-Sosyal medyadaki hesaplarınızı aktif olarak kullanın. Bir gün girip bir hafta girmemezlik yapmayın.

-Düzenli içerikler üretin, paylaşımda bulunun.

-Sosyal medyada da seçim bölgenize odaklanın.

-Sosyal medya reklamlarınızda seçim bölgenizi hedefleyerek tanıtımlarınızın bu bölgeden kullanıcılara görünmesini sağlayın.

-Siyasi konularda düzenli olarak blog tutan takipçisi olan blog yazarları ile iletişime geçin, toplantılar düzenleyin.

-Seçim bölgenizdeki internet kullanım oranları ile ilgili bilgi edinmeye çalışın.

-Tablet bilgisayar, akıllı telefon kullanımını önemseyin. Mobil interneti kullanın.

-Seçim bölgenizde yayın yapan yerel haber sitelerine ve yöneticilerine ulaşın. Tanıtım ve reklam çalışmaları için bu yayınları portföyünüze katın.

- Sosyal medya hesaplarınızdaki ifade tarzınıza dikkat edin.

-Sosyal medya paylaşımlarınızda dili doğru ve etkili kullanın.

-İmla hatalarından kaçının.

-Hakkınızda sosyal medyada yazılanları, retweetlenenleri kayıt altına alın.

-Dijital itibar çalışmalarına önem verin.

-Seçmenlerle birebir iletişim kurmayı özen gösterin.

-Sizi etiketleyerek bir şeyler yazanlara kayıtsız kalmayın.

-Sosyal medya faaliyetlerinizi kendiniz değil de ajans ile yürütecekseniz siyasi alanda tecrübesi olanlar ile çalışın.

-Size her yazılanı, her atılan tweeti önemseyin.

-Bölgenizdeki seçmeni iyi tanımaya çalışın.

-Değer oluşturabilecek içerikler üretmeyi önemseyin.

-Sosyal medyada polemik oluşturabilecek içerikler paylaşmaktan kaçının

-Sosyal medyaya yönelik basın bültenleri üretin.

-Uzun, sıkıcı içerikler ve bültenler üretmekten kaçının.

-Kişisel web sitesi oluşturun. İçini doldurun. Seçim dönemi sonrası çöp olmayacak türden olsun.

-Sosyal medya optimizasyonu için çalışmalar yapın.

20 Ağustos 2013 Salı

Blogların düşmanı 'acelecilik'

Blog yazmayı Facebook, Twitter, Linkedin, Youtube, Google+  gibi sosyal paylaşım platformlarını birbirine yapıştıran bir tutkal gibi görüyorum.

Bloglar tüm sosyal ağların odak noktasında yer alıyor. Şunu unutmamak gerek sosyal medya yokken bloglar vardı. Blogların sosyal medyanın yükselişe geçmesi ile kan kaybettiğini düşünenlere katılmıyorum. Tam tersi bloglar artık daha fazla önemsenmeye başladı.

Binlerce kişi blog yazarlığı hakkında yeni ve faydalı bilgiler edinmeye çalışıyor, kaliteli blogları takip ediyor, blog yazılarını paylaşıyor ve yorumluyor. Blog yazarlığına başlamak isteyen ya da yeni başlayıp da ne yapacağını tam olarak bilemeyen bir sürü kişi var.

Zaman zaman bana da blog yazarlığı hakkında sorular soran arkadaşlar var. Nereden başlayacaklarını ve ne yapacaklarını tam olarak bilemiyorlar. Bu hususta bana ulaşanlara elimden geldiğince yardımcı olmaya çalışıyorum. Blog yazarlığının önemsenmesi, ilgi görmesi sevindirici.

Blogların daha fazla önemsenmesinin bir somut örneği de şirketler. Çoğu büyük şirketin ve markanın bir blogu var. Blogunu düzenli olarak güncelleyen şirketler bir değer oluşturmada bir adım önde yer alıyor.

Bir blogda düzenli olarak üretilen değerli, aranabilir, paylaşılabilir içerikler her zaman başvuru kaynağı olarak fayda sağlayacağı bilinen bir gerçek.

Benim de blog dünyasına ilgi duyan herkes gibi düzenli olarak takip ettiğim birkaç blog var. Bu bloglarda daha birkaç sene önce yazılan yazılar bile tazeliğini hala koruyor. Bu da sürekli ziyaretçi ve yeni okur çekmeyi sağlıyor.

Ben de Medya İstasyonu için içerik üretirken  bunu baz alıyorum. Yazılarımın güncelliğini yitirmeyecek konulardan olması, okuyanlara birkaç cümle de olsa bir şeyler katması benim için gerçekten çok önemli. Bu hem yeni ziyaretçi, takipçi sağlıyor hem de ziyaretçilerin sadık bir okuyucuya dönüşmesine olanak tanıyor.

Blog yazarlığı gerçekten basit ve hemen para kazandıran bir iş değil. Öncelikle bunun bilincinde olmak gerekiyor. Blog yazarak ciddi para kazananlar elbette var. Genelde yabancı popüler bloglar çok iyi paralar kazanıyor.

Türkiye'de sadece blog yazarak çok büyük paralar kazanan kaç kişi var gerçekten bilmiyorum ama hatırı sayılır düzeyde para kazananların olduğunu tahmin ediyorum.

Peki bu adamlar ne yapıyor da blogları bu kadar popüler oluyor ve para kazanıyorlar? Düzenli, değerli olabilecek, paylaşılabilecek içerikler üreterek belli bir kalite tutturmaya özen gösteriyorlar. Sürekli çalışıyorlar. Trendleri yakından takip ediyorlar. İletişim ve etkileşim kuruyorlar.

Ya Türkiye'deki blog yazarları? Kaçı kaliteden, değerli içerik üretiminden yana? Kaliteli bilincine sahip blog yazarları zaten olayın farkında. Onlar için söyleyecek bir söz yok. Her şekilde yoluna devam edecekler.

Peki, diğerleri? Yeni blogger arkadaşlar mesela...

Blog yazarlığı hakkında yazılan süslü yazılara aldanıp büyük bir hevesle blog açıyorlar. Yazmayı önemsemiyorlar, yazı pratikleri yapmıyorlar. Dili etkili ve doğru bir şekilde kullanamıyorlar. Çok aceleci davranıyorlar. Hemen başarılı olmayı istiyorlar. Zamana, zorluklara tahammül edebilecek yapıda olanlar oldukça az. Durum böyle olunca da ortaya çıkanların kalitesi yerlerde sürünüyor.  Bloglara ziyaretçi uğramıyor.

Bunların yanı sıra tema değiştirme hastalığına yakalanıp bir sürü tema ve kod  içinde sinir stres olanlar da çok. Tek bir konuda açtığı bloguna ziyaretçi gelmeyince önüne gelen her yazıyı, videoyu, içeriği eklemeye çalışıyorlar. Geleceği olmayan bloglara tanıtım yazısı, reklam alma derdine düşüyorlar. İşin içine bir de blogdan para kazanma arzusu eklenince olay arapsaçına dönüyor.

İşin içinden nasıl çıkılacak?

Çıkış yolu da basit. Yeni bir blog. Sonra yine yeni bir blog. Bir blog daha...

Forum sitelerinde sorular havalarda uçuşuyor:

 "Arkadaşlar blog açacağım hangi blog tutar?"

"Güncel blog konusu söyler misiniz?"

"Hit getiren kelimeler neler?" 

"Blog için reklam önerileriniz neler?"

Derken bir bakmış açtığı ve kapattı blog sayısı onlarca...

Sonuç? Yine hüsran. Plansız, amaçsız ve başarısız blogculuk macerası.

Çöp blog ordusuna yeni yeni üyeler daha...

Blog yazarlığı serüvenine başlamadan önce mutlaka blog yazmak ile ilgili kapsamı araştırmalar yapın, kendinize bir yol haritası çizin. Plansız iş yapmayın. Kalite bilinci ile hareket edin. Buna gönülden inanın.

Asla acele etmeyin arkadaşlar, sabırlı olun. Emeklerinizin karşılığını zamanla alacaksınız. "Hep zaman hep zaman deyip duruyorsunuz peki bu zaman ne zaman gelecek?" gibi bol zamanlı cümleler ile yönelteceğiniz soruya da yine zamanla başlayan bir cevap vereceğim:

"Zaman gösterecek."

Acelecilikten bahsetmişken acelecilik ile ilgili çok anlamlı ve önemli mesajlar veren güzel atasözlerimiz var. Birkaç tane paylaşmak istedim. Belki işinize yarar.

- Acele ile menzil alınmaz : Acele etmekle sonuca daha çabuk ulaşılmaz.  Acele davranmak bir işin daha güzel olacağı anlamına gelmez.

- Acele işe şeytan karışır : Acele yapılan işin sonunda mutlaka bir aksaklık ya da bozukluk meydana gelir. Acele yapılan işlerde hata yapma ihtimali çok yüksektir.

- Acele yürüyen yolda kalır : Bir işi acele yapan kimse şaşırır. Yavaş yavaş ve düşünerek hareket etmek daha faydalıdır.

- Ağır git ki yol alasın : Acele etmeden düşünerek hareket eden kişi işini şaşırmadan yapar.

- Demir tavında dövülür : Her işin uygun zamanını beklemek gerekir acele ile hareket etmek zarar getirir.

- Geç olsun da güç olmasın : Acele edip zarar görmektense biraz geç olsun ama hiçbir sıkıntı yaşanmasın daha iyidir. Acele ederek elin ayağın birbirine dolaşırsa mutlaka hata yaparsın.

- İyi iş altı ayda çıkar : Bir işin düzenli olması isteniyorsa acele edilmemeli, üzerinde uzun uzun düşünmeli ve çalışılmalıdır.

- Terazi var, tartı var; her bir şeyin vakti var : Her şeyin bir zamanı ve ölçüsü vardır. Aceleci  olmamak uygun zamanı beklemek gerekir.






Doktor ve hasta ilişkisi

Doktorluk, resmi ve ciddi bir meslek olmasının yanı sıra; esasen müşteri olan hastalarla geliştirilen ilişkiler bazı belli başlı ahlak ve etik kurallara göre düzenlenmektedir. Doktor ve hasta ilişkisi, son derece önemli ve de ciddiyet arz eden bir meslek ilişkisi olarak tanımlanıyor.

Öncelikle doktor ve hasta arasında bulunması gereken gizlilik, temel esastır. Bir doktor, hiçbir koşulda (hayati önem arz etmedikçe), hastasına ait özel bilgileri açıklamaz.

Bununla ilgili genel kurallar, 1998'de yürürlüğe giren hasta hakları yönetmeliği ile düzenlenmiştir. Ancak pratikte uygulama olarak, çok daha eskilere dayanır. Zira benzer uygulamalar, neredeyse hekimlik mesleği icat olunduğundan beri sürmektedir.

Bu mahremiyet kuralları sadece devlet hastanelerinde değil, aynı zamanda özel hastanelerde de uygulanmaktadır. Özel hastane randevu alan hastaların da mahremiyet ilkelerinin ihlal edilmeyeceği konusunda rahat olmaları ve doktorlarına güvenmeleri gerekiyor.

Türkiye, doktor – hasta mahremiyeti konusunda sorun yaşamayan dünyanın sayılı ülkelerinden biri olarak kabul edilmektedir. Pekçok üçüncü dünya ülkesinde bu mahremiyet ve etik kurallara değer verilmediği gibi, çeşitli ihlaller olmakta ve başta kadın hastalar olmak üzere, pekçok hasta mağdur olmaktadır. Türkiye'de genç kadın hastalarla ilgili doktorlar tarafından mahremiyet ilkesinin ihlal edildiği bazı durumlarla karşılaşılmış olsa da, bu ihlallerin kısa sürede önüne geçileceği düşünülmektedir.

Hasta hakları ile ilgili ilk bildiri, Lizbon Hasta Hakları Bildirgesi olarak 1981 yılında yayınlandı. Dünya Tabipler Birliğinde görev yapan uzman doktorlar tarafından açıklanan bu bildirgenin en önemli maddesi; “gizli bilgiler sadece hastanın açık izni veya mahkemenin kesin isteği üzerine açıklanabilir” maddesidir. Bu madde çeşitli uzantılarla, temel insan hakları ile de ilişkilendirilmektedir.

Doktor hasta mahremiyeti, hastaların doktora olan güven derecelerini belirler. Bu da uzun vadede o ülkedeki sağlık düzeyi konusunda belirleyici olur. Öte yandan doktor hasta ilişkileri ve güvenliği, ülkelerin gelişmişlik düzeylerinde belirleyici kabul edildikleri gibi, aynı zamanda özellikle demokrasi düzeyleri açısından da belirleyicidir.

Advertorial

17 Ağustos 2013 Cumartesi

'Haber sitesi kurmak istiyorum' diyenlere tavsiyeler

Haber sitesi kurmak, son yıllarda internette en popüler web girişimlerinden biri olarak öne çıkmaya başladı. Gazetecilik tecrübesi olan ya da olmayan birçok kişi, haber sitesi kurarak internet medyasında kendine bir yer edinme arayışına girdi. Haber sitesi enflasyonun yaşandığı bu ortamda, kaliteli yayıncılık yapan istikrarlı haber sitelerinin sayısı oldukça az.

Haber sitesi açmak, her ne kadar kolay bir iş olarak görülse de aslında diğer internet girişimlerinde olduğu gibi istikrar  ve belli bir kalite isteyen bir uğraş. Gerçek bir amaç doğrultusunda açılmayan haber siteleri birer birer çöp oluyor. Bunun örneklerini son yıllarda sıkça görmeye başladık.

Gazeteci olduğumdan dolayı zaman zaman internet haberciliği yapmak, haber sitesi açmak isteyen kişilerden mailler alıyorum. Haber sitesi açmayı düşünenlerin çoğunun amacı, fazla ziyaretçi çeken, para kazandıran popüler bir haber sitesi sahibi olmak. Bu kadar çok haber sitesinin olduğu bir ortamda başarılı olabilmek için çok çalışmak ve birçok noktaya dikkat etmek gerekiyor. Aynı durumun blog yazarlığı için de geçerli olduğunu birçok yazımda belirtmiştim.

Bu yazımda haber sitesi kurmak isteyen kişilere başlangıç aşamasında bazı önerilerde bulunmak istiyorum.

Haber sitesinin hedef kitlesi olmalı

Haber sitesi kuracak kişilerin hedef kitleyi net bir şekilde belirlemesi lazım. Hedef kitle odaklı yayıncılık ile daha çok başarılı olunabilir. Kuracağınız haber sitesi yerel mi, bölgesel mi yoksa ulusal mı olacak? Bu soruyu mutlaka kendinize sorun. Genel yayın yapan haber sitesi sayısı çok fazla. Bu sitelerin büyük bir kısmı birbirini taklit etmekten öte gidemiyor. Hatta kullandıkları sloganlar bile aynı. Özgün ve kaliteli bir site için hedef kitlenizi belirlemeniz ve içeriklerinizi bu doğrultuda üretmeniz gerek. Birçok genel site arasında sizin sitenize neden girilsin ki? Farkındalık yaratmanız, orijinal olmanız gerekiyor.

Alan adı akılda kalıcı olmalı

Haber sitelerinde alan adı son derece önemli bir husus. Akılda kalıcı, haber sitesini ve içeriğini temsil edecek, kısa bir domaine sahip olmak önemli. Haber ve gazete ile ilgili alan adları çoktan alındı. İçinde haber ya da gazete geçen güzel bir alan adı bulmak artık çok zor. Haber sitesinde kullanılabilecek alan adlarını zamanında satın almış kişiler ile iletişime geçip almayı deneyebilirsiniz. Bu noktada da ciddi bir bütçe gerekiyor. Haber sitesi ismi, markalaşmayı düşünen girişimcilerin göz ardı etmemesi gereken bir konu.

Haber sitesi yazılımı seçimi çok önemli

Haber sitesi yazılımı, bir haber sitesi için olmazsa olmazdır. Profesyonel bir haber sitesi açmak isteyenler, sitelerinde kullanacakları haber sitesi yazılımını iyi belirlemeli. Ücretli bir yazılım mı kullanacaksınız yoksa ücretsiz mi? Piyasada PHP, ASP, Joomla, Wordpress ve Blogger tabanlı çok sayıda haber sitesi yazılımı bulunuyor.

Haber sitesi yazılımı seçmeden önce iyi düşünmek ve mantıklı kararlar vermek lazım. Kaliteli, marka olmayı hedefleyen, gelecek vaat eden bir haber sitesi kurmak için profesyonel kişilerce hazırlanmış ücretli haber sitesi yazılımların kullanılmasını öneriyorum. Bu tür yazılımlar kullandığınızda belli aralıklarla yeni güncellemelere sahip olabilirsiniz ve teknik destek de alabilirsiniz. Kurumsal firmalar ile çalıştığınızda ciddi sıkıntılar yaşamazsınız.

Haber sitesinin hem arayüzünün hem de yönetici panelinin kolay kullanılabilir ve yönetilebilir olmasına ayrıca dikkat edilmeli. Editör, haber girerken sıkıntı yaşamamalı ve vakit kaybetmemeli. Biliyorsunuz, haber sitelerinde rekabet açısından hızlı ve doğru haber girmek, anlık değişiklikleri yapabilmek çok önemli.

Haber sitesi yazılımını paket yazılım dediğimiz firmaların önceden hazırladığı, belli özelliklere sahip yazılımlardan alabileceğiniz gibi, sıfırdan da hazırlatabilirsiniz. Paket yazılımlar genelde birkaç farklı arayüze sahiptir. Yönetim paneli aynıdır. Fiyatları son derece uygundur. İsteyen herkese aynı yazılım satılır. Sizinle aynı yazılımı kullanan binlerce haber sitesine denk gelebilirsiniz. Burada farklar alan adları, logo, içerik ve kategori düzeninde kendini gösterir. "Benim haber sitem benzersiz olmalı", derseniz sıfırdan bir yazılım yaptırmanız gerekecektir. Bu da özel bir iş olduğu için ciddi bütçe gerektirebilir. Bütçe sıkıntım yok derseniz sorun yok.

Haber sitesi logosu profesyonel olmalı

Haber sitelerinde profesyonel bir logo kullanımı ciddiyet açısından önem taşıyan bir unsur. Logoda kullanılan font, slogan, ikon seçimine dikkat edilmeli. Profesyonelce hazırlanmış bir logo haber sitesinin kimliğini en iyi şekilde temsil etmede bir gereklilik.

Türkiye'deki haber sitelerinin logolarının çoğunda kullanılan renkler kırmızı, beyaz, mavi. Türk halkının gözü özellikle kırmızı- beyaz logolara çok aşina. Seçiminizi bu doğrultuda yapabilirsiniz. Logonuzu uzun vadeli kullanacak şekilde hazırlatın. Sık sık logo değişikliği yapmaktan kesinlikle uzak durmanızı öneriyorum. İnsanların gözü alıştıktan sonra yapılan değişiklikler, kurumsal imaj açısından sıkıntı oluşturabilir.

Haber ajansı aboneliği gerekli

Türkiye'deki haber sitelerin büyük çoğunluğunun içerik kaynağı haber ajansları. Haber ajanslarına üye olan haber siteleri son dakika gelişmelerine ve birçok önemli habere anında ulaşabiliyor. Haber sitenizin haber ajansı üyeliği olursa, büyük sitelerin kullandıkları haberlere erişim imkanınız olabilir. Haber ajansı üyeliklerini aylık taksitlerle ödeyebileceğiniz gibi yıllık da peşin ödeyebilirsiniz. Yıllık ve peşin ödemelerde birçok ajans indirim yapıyor.

Haber ajansı üyeliği, itibar açısından da önemli. Okurlar, haber ajansı üyesi olmayan, başka sitelerden kopyala-yapıştır mantığı ile haber alan siteleri önemsemiyor ve ciddi bulmuyor.  Haberler kendiniz özel üretmiyorsanız rekabet açısında haber sitesi ajansı aboneliğiniz mutlaka olmalı.

Sanal haber merkezi oluşturulmalı

İnternet gazetelerinin de geleneksel gazeteler gibi bir haber merkezi olmak zorunda. Bu haber merkezi geleneksel gazetelerin haber merkezi gibi fiziki özellikler taşımayabilir. İnternet gazetelerinin haber merkezleri genelde irtibat mailleri ve telefon olur.  Haberler, basın bültenleri, şikayet ve öneriler, reklam istekleri mail yoluyla iletilir. Siteniz için gelen maillerin ve telefonların her birini önemsemelisiniz ve daima cevaplamalısınız. Bu sizin ciddi bir yayıncılık anlayışı ile hareket ettiğinizi gösterir. Haber sitenize farklı kanallardan düzenli olarak haber ve bülten akışını sağlamak için çalışmalar yapmalısınız.

Sosyal medya hesapları açılmalı

Sosyal medya, haber sitelerinin daha fazla ziyaretçi çekebilmeleri açısından hayati önem taşıyan bir mecra. Sosyal medya hesaplarında üretilen haberlerin ve içeriklerin düzenli olarak paylaşılması, yorumlanması haber sitelerin trafiklerini artırdığı gibi arama motoru sıralamasında yükselmelerinde de önemli rol oynuyor. Türkiye'de haber sitelerinin en çok kullandığı sosyal medya siteleri Facebook ve Twitter. Bunların yanı sıra Google+ , Linkedin ve Pinterest siteleri de unutulmamalı.

Editör kadrosu oluşturulmalı

Haber sitelerinde haberlerin düzenli olarak girilmesi, düzenlenmesi ve yayılması için bir editör kadrosuna ihtiyaç duyulacak. Gazetecilik ve internet haberciliği tecrübesi olan editörlerden oluşan bir kadro ile çalışmak, etkili bir adım olacak. Küçük çaplı bir haber sitesinde belki 1-2 kişi yeterli olabilir ama profesyonel bir site için daha fazla editör lazım. Büyük haber sitelerinde her kategorinin ayrı editörleri olduğunu hatırlatmadan geçmeyeyim.

Haber sitesi tanıtımı için bütçe belirlenmeli

Yeni açılan ve iddialı olmayı amaçlayan bir haber sitesi için tanıtım ve reklam çalışmaları yapılması gerektiğini düşünüyorum. Haber sitesinin tanıtımı ve reklam çalışmaları internet ortamında yapılmalı. Bunun için sosyal medya, trafiği fazla olan internet portalları, forum siteleri, kaliteli bloglar düşünülebilir.








14 Ağustos 2013 Çarşamba

Tanıtım yazısı konusunda sık yapılan hatalar

Tanıtım yazısı satışı ve alışı son yıllarda birçok websitesi/blog sahibinin sıkça başvurduğu yollardan biri oldu.

Nitelikli sitesi olanlar tanıtım yazısı satarak gelir elde etmeye başladı. Ürün, hizmet ya da web sitelerinin internet ortamında daha görünür olmasını, hedef kelimelerde daha üst sıralarda listelenmesini isteyenler de tanıtım yazısı alma yoluna gitti.

Tanıtım yazısına ilginin artması ile birlikte sitesinde ücret karşılığı tanıtım yazısı satışı yapanların sayısında önemli artışlar oldu. Tanıtım yazısının popüler olması, ciddi bir piyasanın oluşmasını da beraberinde getirdi. Webmaster forumlarında tanıtım yazısı alış ve satışı hız kesmeden devam ediyor. Hatta müşteri çekebilmek için kampanyalar düzenleyenler bile var.  5-10-15 TL gibi fiyatlar çoğu kişiye cazip geliyor.

Tanıtım yazısının etkisini gösterebilmesi için bazı noktalara dikkat etmekte yarar var. Fiyat cazip diye alınan ve satılan tanıtım yazıları her zaman beklenen etkiyi göstermeyebilir.

Bu yazımda şu ana kadar gözlediğim kadarıyla tanıtım yazısı satan ve alanların yaptığı temel hatalara değinmek istiyorum.


Tanıtım yazısı konusunda yaygın olarak yapılan hatalar

-Tanıtım yazılarında ciddi anlamda imla hataları var. Birçok kelime yanlış yazılıyor.

-Yazılar çoğu zaman akıcı değil.

-Özentisiz bir şekilde yazılmış.

-Bilgi vermekten, fayda sağlamaktan uzak.

-Reklam kokan ifadeler çok fazla. Bu durum da yazıyı okunabilir kılmaktan uzaklaştırıyor.

-Yazılarda birçok anahtar kelimeye link verilmiş ve bazı anahtar kelimeler de bold olarak yazılmış. Ortaya cidi bir görüntü kirliliği çıkıyor.

-Tanıtım yazıları düz metin şeklinde yazılmış. Paragraf ve ara başlık yok.

-Cümleler çoğu zaman devrik ve birbiri ile bağlantılı değil.

-Aşırı resmi dilde yazılan tanıtım yazıları çoğunlukta.

-Tanıtım yazıları ile gönderilen görseller yazı ile uyumsuz.

-Tanıtım yazılarının başlıkları çok uzun, konu ile bütünleşmekten uzak ve çarpıcı değil. 

-Çoğu yazının yazma yeteneği olmayan kişilerin elinden çıktığı belli.

-SEO uyumlu olarak yazılan yazılarda anahtar kelimeleri içeren tekrar cümleler çok fazla.

Tanıtım yazısı piyasası hakkındaki gözlemlerim

-Tanıtım yazısı satışı yapan çoğu sitenin geleceği yok.

-Tanıtım yazısı alış ve satış fiyatları da yerlerde sürünüyor. 

-Nitelikli siteler ile çöp siteler bir kefeye konuyor.

-20 TL çoğu kişiye çok geliyor.

-5-10 lira arası satılan tanıtım yazılarına ilgi daha fazla.

-Toplu alım yapan SEO uzmanı! arkadaşlar ucuz fiyatlar istiyor.

-Tanıtım yazısı çöplüğüne dönmüş siteler çok fazla.

-Sitelerine ciddi anlamda emek harcayanlar tanıtım yazısından gelir elde etme konusunda umduğunu bulamıyor.

-Tanıtım yazısı yayınlatılacak mecrada ucuz fiyattan sonra  en çok aranan özellikler;

*Site yaşı, 

*Pagerank, 

*Alexa verileri, 

*Günlük tekil hit,

*Ödeme yöntemleri (EFT, Havale, Paypal, Mobil ödeme, Şans oyunları) Çoğu kişi başka banka hesaplarına yapılacak para transferi için komisyon ödemek istemiyor.

-Tanıtım yazısının sitede ömür boyu kalması en çok istenen şeylerin başında geliyor.

-Tanıtım yazısı yazmakta zorlananlar anlaştığı site sahiplerine yazdırma yoluna gidebiliyor.

-Sitesine tanıtım yazısı alanların ve yayınlatmak isteyenlerin en çok kullandığı sloganlara verilebilecek birkaç örnek;

"Kısa süreliğine 5 TL, 10 TL"

"Sınırlı sayıda tanıtım yazısı satışı"

"İlk kez tanıtım yazısı alıyoruz"

"Dmoz'lu tanıtım yazısı kampanyası"

"45 adet siteden tanıtım yazısı satışı 90 TL"

"Uygun fiyatlar ile tanıtım yazısı"

"Toplu tanıtım yazısı alınacak"

"Her gün alım yapıyorum"

"Her siteden tanıtım yazısı alınır"

Tanıtım yazısına ilgi artmaya devam edecek ancak kalite gittikçe düşecek. Kalite yerine ucuzluğun önemsenmesi emek sahibi kişiler için ağır bir darbe olacak.

Web sitesi sahibi olan çoğu kişinin "SEO uzmanı, profesyonel makale yazarı, ucuz tanıtım yazısı yayınlayıcısı" olarak öne çıkmaya başlaması, sıkıntı doğursa da doğal SEO yöntemlerinin daha fazla önemseneceğini ve arama motorlarının bu konuda ciddi yaptırımlar uygulayacağını tahmin ediyorum.

Bence emek harcayan, ciddi anlamda çalışan her site sahibi emeğinin karşılığını fazlasıyla alabilmeli.

Bu konuda sizin de söylemek istediğiniz bir şeyler varsa yorumlarınızı eksik etmeyin. Yorumlarınız benim için değerli. Her bir ziyaretçimi, okurumu önemsiyorum ve dikkate alıyorum.
































Erkekleri şık gösteren aksesuarlar

Daha şık ve daha özel biri olmak adına aksesuarların hayatımızdaki yeri çok büyük ve hem erkekler, hem de kadınlar bu anlamda satın aldıkları ürünlerde şıklık ve görselliğe önem veriyor.

Erkekler için Exception kol saati modelleri, kadınlar için de çantalar aksesuar denilince akla gelen ilk ürünler arasında yer alıyor fakat erkekler seçim yapma konusunda biraz daha özverili davranıyor diyebiliriz.

Erkekler için yalnızca kol saatleri değil birçok farklı aksesuar bulunuyor ve bunlardan bir tanesi de yüzükler fakat erkekler bu anlamda evlilik sonrası yüzük takmak istemiyor ve klişe bir aksesuar olacağını düşünüyorlar, bu yüzden kol saatleri onlar için biraz daha tercih edilebilir aksesuarlar arasında yer alıyor.

Erkek yüzükleri genellikle sade ve çok fazla görselliğe hitap etmeyen modeller oluyor ancak bazı erkeklerin taşlı yüzük seçimi de normal karşılanıyor. Her insan dikkat çekmek ve farklı olmak ister işte bunu yapabileceğiniz ürünler de aksesuarlardır; dilerseniz taşlı yüzükler, dilerseniz kol saatleri ve dilerseniz kol düğmeleri sizleri farklı gösterecek olan ürünlerdir.

Kol düğmelerinin biz erkeklerin vazgeçilmez aksesuarlarından biri olduğu bilmeyenimiz yoktur. Kol saatlerinden sonra erkeklerin en fazla tercih ettikleri ürünler arasında yer alan kol düğmeleri, özellikle şık ve resmi davetlerde biraz daha ön planda yer alıyor.

Kadınlar kadar erkeklerin de kendilerine baktıkları ve özen gösterdikleri aşikar ve özellikle davetlerde, törenlerde erkeklerin de gerek aksesuarları, gerek kıyafet seçimleri ile büyük bir şıklık yarışına girdiklerini görüyoruz. Bu özel davetlerde ya da törenlerde Exception erkek kol saatleri seçimleri de büyük önem taşıyor çünkü günümüzde yalnızca kıyafetler değil, kombinler de büyük önem taşımaktadır. Doğru kombin ve aksesuarlar ile özel bir gecede kendinizi daha özel ve daha şık hissedebilirsiniz.

Erkek saatlerine göz attığımızda daha büyük kadranların karşımıza çıktığını görüyoruz. Erkekler daha belirgin ve daha gösterişli saatlerden yana tercihlerini yapıyorlar ve bu anlamda da modaya ayak uydurduklarını söyleyebiliriz. Büyük kadranlı saatleri her alanda tercih edebilirsiniz ve özellikle kokteyllerde bu seçimleriniz biraz daha ön planda olacak.

Birbirinden özel markaların piyasaya sunduğu saatler sayesinde erkekler de kendilerini özel hissediyor ve aksesuar anlamındaki eksikliği en iyi şekilde gideriyorlar. Büyük markaların saat tercihlerine göz attığımızda az önce de belirttiğimiz gibi daha çok büyük kadranlar bu sene vitrinlerdeki yerini aldı.

Büyük kadranın en önemli özelliklerinden bir tanesi daha uzun ömürlü kullanıma sahip olması. Ancak asıl tercih edilme sebebi ise daha gösterişli ve şık bir duruş sergilemesi. Büyük kadran daha çekici bir görüntü sağlıyor ancak dilerseniz birbirinden özel ve hepsi birbirinden güzel erkek kol saatlerine internet üzerinden de kolayca ulaşarak göz atabilirsiniz. Klasikleri tercih etmek yerine kendinize daha fazla özen gösterin ve aksesuar kullanımını arttırın. Kol saatleri, sizin için uygun bir seçim olabilir.

Advertorial İlan

10 Ağustos 2013 Cumartesi

Blog konusu bulmakta sıkıntı çekenlere öneriler

Blog yazarlığına yeni başlayan ya da blog açmayı düşünen çoğu kişinin sıkça sorduğu bir soru var: "Ne tür blog açsam tutar?" Aslında bu soruya verilebilecek kesin bir cevap yok. Çünkü hangi tür blogların tutacağını önceden kestirmek çoğu zaman zordur. Tutmayacak gözle bakılan bir blog bile popüler olabilir.

Blog açmadan önce netleştirilmesi gereken en önemli konu hangi konu ya da konular çerçevesinde içeriklerin üretileceği olmalı.

Ben blog yazarlığına başlayacak olanlara bilgi sahibi oldukları ya da ilgi duydukları konu hakkında yazmalarını öneriyorum. Bilmediğiniz ya da ilgi duymadığınız bir konuda içerik üretmeniz hem çok zordur hem de sizi blog yazarlığından soğutabilir. Kopyala-yapıştır mantığı ile blogculuk yapmak hiçbir yarar sağlamaz. Bunun iyice farkında olmak gerek.

Bildiğiniz konuda yazmanız düzenli, kaliteli ve okunabilir içerikler üretmenize olanak sağlayacağı gibi sadık bir okur kitlesi edinmenizi de sağlar. Bildiğiniz ya da ilgi duyduğunuz konular ile ilgili yazdıklarınızın meraklıları illa ki olacaktır. Hatta size daha sonraki yazılar için yaratıcı öneriler ve yapıcı eleştiriler de gelebilir. Böylece verimli bir blog yazma süreci içinde olabilirsiniz.

Blogunuzdan gelir elde etmeyi düşünüyor ve aceleciyseniz muhtemelen para kazandırabilir umuduyla ilgi duymadığınız konularda da yazmaya çalışacaksanız. Popüler anahtar kelimeleri bulup bunlar ile ilgili bir şeyler yazacaksınız ya da yazdıracaksınız. Bu eylem zamanla çok sıkıcı bir hal alacak ve maliyetli olmaya da başlayacak. Para kazanacağım diye harcayacağınız paranın miktarı bir süre sonra gözünüzde fazla büyüyecek.

Ben bu duruma düşmemeniz adına bildiğiniz ve yazarken gerçekten keyif alacağınız konular üzerine yoğunlaşmanızı öneriyorum.

"İyi güzel de işte bunu nasıl yapacağım?, aklıma hiç konu başlığı gelmiyor" dediğinizi duyar gibiyim. Bu yazımda bazı popüler blog konularını önermek istedim. Parantez içindekiler alt konulara örnek. Daha çok çeşitlendirmek daha da derine inmek sizin elinizde. Gördüğünüz gibi konu çok. O yüzden "yazacak konu başlığı bulamıyorum" diye canınızı hiç sıkmayın.

Aşağıdaki konu başlıklarında alternatif, benzersiz, fayda sağlayıcı birçok yazı yazabilirsiniz. Geliştirmek, çeşitlendirmek size kalıyor.

Teknoloji (akıllı telefon, tablet, bilgisayar, donanım, yazılım, aksesuar, eski teknolojiler, eskileri değerlendirme, inceleme, seçim, fiyat araştırma)

Müzik (Müzik grupları, albümler, enstrümanlar hakkında deneyimler bilgiler, konserler)

Moda (Eski moda, kıyafet dikimi, kendi modanı kendin yap, eskileri değerlendirme)

Yemek (Ev yapımı yemekler, alternatif tarifler, denenmemiş tatlar, deneyimler)

Oyun (Sokak oyunları, unutulmaya yüz tutmuş oyunlar, bilgisayar oyunları, eski oyunlar, aile oyunları vb.)

Eğitim (Alternatif eğitim bilgileri, öneriler, kurslar vb.)

Model araç (Radyo kontrollü ya da diğer model araçlar hakkında bilgiler)

Hobi-koleksiyon (Evde yapılabilecek ürünler, koleksiyon (para, posta pulu kartpostal vb.)

Kitap-dergi-gazete-edebiyat (Basılı ürünleri inceleme, öneri, eski yayınları analiz, unutulmaya yüz tutmuş yayınlara güncel bakış)

Dekorasyon (Ev için dekorasyon önerileri, dekorasyon ürünü seçimi, dekorasyon ürünü satışı yapan yerler, püf noktalar, mobilya vb.)

Doğa (doğa sporları hakkında bilgiler, deneyimler, fotoğraflar, yapılan hatalar, öneriler vb.)

Organik tarım (hobi amaçlı organik tarım, evde tarım, bahçe tarımı, süs bitkisi yetiştiriciliği vb.)

Evcil hayvan (Evcil hayvan bakımı, üretimi, hastalıkları, beslenme, ilgilenme vb.)

Tatil-gezi (Farklı tatil mekanları, inceleme, öneri, özellikler vb.)

Otomobil- motosiklet-bisiklet-elektrikli araçlar (Öneriler, deneyimler, incelemeler, fayda sağlayıcı bilgiler vb.)

İlginç bilgiler ( Çoğu kişinin bilmediği, internet ortamında nadir yer alan bilgiler vb.)

İş fikirleri-girişimcilik (alternatif iş önerileri, internet girişimciliği, e-ticaret, sermayesiz işler, az denenen işler vb.)

Popüler kültür (popüler kültür ürünlerini irdeleme, popüler kültüre farklı açıdan bakış vb.)

Alışveriş (Ucuz, ilginç ürün önerileri, alternatif alışveriş mekanları, ne nereden alınır, piyasa bilgileri vb.)

İnternet-sosyal medya-blog yazarlığı (Öneriler, püf noktalar, baş ucu bilgileri vb.)

Kültür-sanat (Alternatif sanat dalları, kültürel akımlar, sanat sevgisi, sanat özellikleri, yabancı kültür vb.)

Spor (Amatör sporlar, evde yapılabilecek sporlar, bilinçli spor, spor deneyimleri, spor hakkında az bilinenler vb.)

Nostalji (60'lar 70'ler, 80'ler, 90'lar her zaman ilgi çeker. Çeşitlendirebilirsiniz)

Daha farklı konu önerisi olan arkadaşlar yorumla belirtirse sevinirim. Böylece konu sıkıntısı çeken arkadaşlar için bir katkı sağlamış oluruz.














7 Ağustos 2013 Çarşamba

Blog teması seçiminin püf noktaları

Blog yazarlığından özgün ve fayda sağlayıcı içerik üretmek en temel faktör olsa da blog teması üretilen içeriklerin kolayca okunmasını ve ziyaretçilerin blogda daha keyifli vakit geçirmesi sağlamak adına üzerinde durulması gereken önemli bir noktadır.

Blog yazarlığına yeni başlayan ya da başlamak isteyen çoğu kişinin kafasında "hangi temayı seçsem, hangi tema benim için uygun" gibi klasikleşmiş sorular her zaman var.

Blog teması seçerken bazı temel noktalara dikkat etmekte fayda olduğunu düşünüyorum. Bildiğiniz üzere hem Blogger hem de Wordpress blog platformlarını için binlerce farklı tema bulunuyor. Bu kadar çok temanın arasından seçim yapmak elbette zor olacaktır.

Blogunuz için en uygun temayı seçmek için çok sayıda kişiden fikir almak yerine kendi zevklerinizi ve tercihlerinizi önemsemeniz daha yararlı olacak.

Bu yazımda blog teması seçerken dikkat etmeniz gerekenler hakkında bazı önerilerde bulunmak istiyorum.

Güncel blog temalarını tercih edin

Yeni tasarlanan temaları tercih etmemiz önemli bir husus. Çünkü internet ve yazılım teknolojisi sürekli olarak yenileniyor. Eskiden kullanılan çoğu kod şu anda kullanılmaz durumda. Eski kodların yer aldığı bir tema ile blog yayıncılığını yapmanız birtakım sıkıntıları da beraberinde getirecektir.

Blogunuzda kullandığınız şablonun eski olması, blogunuzun yavaş açılmasına neden olabilir. Ayrıca bazı kodların çalışmaması temanızın eksik görüntülenmesine de sebep olabilir. Eksik görüntülenen ve yavaş açılan bir temaya ziyaretçilerin ilgisi de az olacaktır. Bu durum, sizi blog yazarlığından soğutabilecek bir aşamaya gelebilir. Temanızı mümkün olduğunca güncel temalar arasından seçmenizi öneriyorum.

Kolay kullanılabilen temaları seçin

Blog temanızın kolay kullanılabilir bir yapıda olması hem sizin için hem de ziyaretçileriniz için önemlidir. Zor kullanılan bir temaya içerik eklemek sıkıntıdır. Blogu ziyaret edenler aradıklarını hemen bulamıyorsa sitenize karşı mesafeli olabilir. Bu yüzden kolay kullanılan bir tema seçmeniz gerekiyor.

Temanızı tarayıcılarda test edin

Seçtiğiniz ya da seçmeyi düşündüğünüz temanın tarayıcı performansını test etmelisiniz. Bazı temalar her internet tarayıcısında sorunsuz çalışmıyor. Görüntülenme, karakter sorunu olabiliyor. Blog temaların yer aldığı sitelerin hepsinde tema demoları var. Bunları ön izleme yaparak internetteki görüntüsü hakkında fikir sahibi olabilirsiniz. Tüm temalarda sorunsuz görüntülenen bir tema ziyaretçiler için de önemli bir husustur.

Bol reklamlı temalardan uzak durun

Blog yazarlığı denildiği zaman ilk akla gelenlerden biri de blog yazarak para kazanmak. Blogundan para kazanmak isteyen çoğu kişini Adsense tarzı reklam programlarını yayınlayabileceği temalara ayrı bir önem gösteriyor. "Blogumdan para kazanacağım diyerek" blogunuzun her yerine reklam eklemek gibi bir hataya düşmemelisiniz. Bloglar, reklam çöplüğü olmamalı. Çok sayıda reklamın yer aldığı bloglara genelde pek iyi gözle bakılmıyor. Bir blog sitesinde içerik her zaman ön planda olmalı.

Blogunuzun açılış hızı önemli

Seçtiğiniz temada çok sayıda kod ya da görsel bulunuyorsa bu blogunuzun yavaş açılmasına neden olur. Yavaş açılan bir site çoğu kullanıcı için işkence gibidir. İnternette hız önemli bir faktör.

Ziyaretçilerinizin ürettiğiniz içerikleri daha keyifli okuması için hızlı açılan ve sayfaları arasında hızlı geçiş yapılan bir blog teması tercih etmeniz yararınıza olacaktır.

Yazı fontları okunabilir olmalı

Bazı blog sitelerindeki yazı fontlarının genel yazı fontlarından oluşmaması ciddi anlamda sıkıntı doğuruyor. Bloglarda sadelik ve kolay okunabilme önemlidir. Okunamayan bir yazı hiç kimseye fayda sağlamaz. Bu yüzden blogunuzda kullanacağınız yazı fontlarına ayrıca dikkat etmelisiniz. Süslü fontlar yerine daha sade fontlar seçmek önemsenmeli.

Tema arka plan rengine dikkat edin

Temalardaki arka plan rengi hem yazıların okunması açısından hem de ziyaretçilerin blogda daha fazla süre geçirmesi açısından önemli. Arka plan renginin beyaz olmasına özellikle dikkat edin. Beyaz, bir web sayfası için en iyi arka plan rengidir. Beyaz rengi güvenilirlik, saflık, sadakat vs. gösterir. Ferahlık verici en iyi renktir.

Siyah bir arka plan kullanmak, çoğu kişinin içini karartabilir, okumayı zorlaştırabilir, sitede keyifli vakit geçirilmesini engelleyebilir.

Blogunuzdaki renk uyumu gerçekten önemlidir. Çünkü ziyaretçilerinizin rahatsız olacağı renk seçimleri onları uzaklaştıracaktır. Daha girmeden insanları sitenizden kaçırmayın.

Sürekli tema değiştirmeyin

Arama motoru botları bloglarınızı/sitenizi ziyaretçilerinizin gördüğü gibi değil, kodlar üzerinden algılar. Seçtiğiniz temadaki kodlar, sayfalarınızın indexlenme hızını ya da arama sonuçlarında üst sıralara çıkmasını  olumlu yada olumsuz olarak etkileyebilir.

Blogunuzdaki temalarınızı değiştirdiğiniz andan itibaren sitenizin tüm kod dizilimi de değişir. Arama motoru botları blogunuza girdiğinde blogunuzun eski haline oranla farklı bir sayfaya geldiğini fark edecektir. Bu durum da arama motoru botlarının özellikle Google'ın gözünde hoş bir durum değildir.

Blog yazarlığına yeni başlayan çoğu kişinin en sık yaptığı hata sık sık tema değişikliği yapmaktır. Tema değişikliği mevcut tema gerek ziyaretçilerin gerekse de blog sahibinin gerçek anlamda ihtiyacını karşılamaktan uzak olduğu zaman yapılmalı.

Medya İstasyonu'nda zorunlu tema değişikliğine gittim

Kendimden örnek verecek olursam Medya İstasyonu adlı blogumda aylarca çok basit bir tema kullandım. Çünkü temel kaygım nitelikli içerik üretmekti. Kodlar ile harcayacak vaktim yoktu. Zaman içinde blogumun iyi bir noktaya gitmesi ve mevcut temanın hem benim hem de okuyucularımın beklentilerini karşılamada yetersiz olması, değişiklik yapmamdaki en büyük nedendi.

Temamdaki bazı eklentilerin çalışmaması da canımı sıkmaya başlamıştı. Ayrıca eski temamın header kısmı oldukça kötüydü ve arka plan rengi de hoş değildi. Kısacası, soğuk bir temaydı. Şu anki temam hem daha kolay okunabilir bir tarzda hem de basit. Tam istediğim gibi.











6 Ağustos 2013 Salı

'Yazamıyorum' diye panik yapmayın!

Blog yazarlığında belli bir konu başlığı altında nitelikli içerikler üretmek son derece önemli bir husus. Belirli bir konuya odaklanmış bir blog, arama motorlarının da yardımıyla başkalarının dikkatini çekebiliyor ve kendine özgü bir takipçi kitlesi oluşturuyor.

Medya İstasyonu'nu açmadan önce "hangi konularda ne tür yazılar yazabilirim?" diye kendime defalarca sordum.

İlgi alanım ve uzmanlık alanım olan medya ile yeni medya kavramlarını harmanlamayı düşündüm. Yeni medyanın en önemli temsilcilerinden biri olan bloglar benim uzun zamandır ilgimi çekiyordu. Ben de bu dünyada kendime bir yer edinmek ve ağımı genişletmek amacıyla blog yazarlığı serüvenine başladım.

Yazmak, uzun zamandır keyif aldığım bir uğraş. Şuna kadar yazmaktan hiç sıkılmadım ve konu sıkıntısı çekmedim. Kaliteli, okunabilir içerikler ürettikçe kendimi daha iyi hissetmeye başladım.

Blog yazısı yazma sürecinde konu sıkıntısı çeken, panikleyen arkadaşların düştüğü hatalar dikkatimi çekiyor. Blog yazarlığında konu sıkıntısı çeken bloggerlar, zaman içinde bloglarını içerik bakımından karmaşık bir hale getirebiliyor. Bu durum, bloglara zarar verdiği gibi kişileri blog yazarlığından da soğutuyor.

Bana gelen maillerde nasıl böyle akıcı ve okunabilir yazılar yazıyorsunuz sorusu sıkça soruluyor. Verdiğim cevap; Özel bir formülüm yok, sadece içimden geldiği gibi yazıyorum, panik yapmıyorum ve samimi olmaya özen gösteriyorum."

O an içinizden yazmak gelmiyorsa yazmaya kalkışmamalısınız. Panikleyerek bir şeyler yazmaktan kesinlikle uzak durmalısınız. Çünkü yazmaya başladığınız an çok keyifsiz bir süreç geçireceksiniz. Denemesi bedava.

Bir ara blog yazısı yazmak için kendimi ciddi anlamda şartlamıştım. Oturdum bilgisayarın başına. Birkaç cümle yazdım ve sonra durdum. Tıkanmıştım. Devam etmek istedim. Yazdıkça saçmaladığımı farkettim ve yazdığım her şeyi sildim. Bu sıkıntılı süreçten sonra "yazmak için müsait bir zamanda değilim, yeterince de istekli değilim" kanısına vararak yazma eylemini bıraktım. Bu süreçte olan benim zamanıma olmuştu. Kendimi sıkarak bir yazı yazayım diye saatlerce vaktimi boşa harcadım.

Bunu birçoğunuz yaşamışsınızdır. "Yazmak için yazmaktan" uzak durmak lazım. Okunmak, fayda sağlamak için nitelikli yazarlık yapılması gerektiğini bir kez daha vurgulamak istiyorum. Bunun için de her zaman yazdığım gibi sabırlı olmak gerekiyor.

Birkaç gün yazı yazmamak size ve blogunuza bir şey kaybettirmez. Gerçek anlamda hazır olduğunuz bir anda yazmak, size ve okuyucularınıza çok şey kazandırabilir.

-Yazma sıkıntısı çekseniz de paniğe kapılmayın. Belli bir konu üzerinden yayıncılık yapıyorsanız aceleci davranmayın. (Acelecilik, kalite önünde en büyük engel)

-Birkaç ziyaretçi daha kazanayım diyerek sitenizin genel yayın politikasından ödün vermeyin.(Daldan dala atlamak, blogları ve kaliteli içerik üretimini etkiliyor)

-Hit getirebilecek güncel kelimeler ve konuları baz alarak yazılar yazmayın. (Kısa vade kar, uzun vade zarar)

-Yazılarınızın her zaman tazeliğini koruyabilecek türden olmasına dikkat edin. (Püf nokta)

-Başka sitelerde/bloglarda popüler olmuş konuları alarak kendi blogunuzda yayınlayarak ziyaretçi çekme yönteminden uzak durun. (Bir nevi içerik hırsızlığı)

-Yazı yazmasanız bile çektiğiniz bir fotoğraf ve bir iki cümle çok şeyi ifade edebilir. (Yorumlama gücünü harekete geçirir.)

-Basit infografikler hazırlamayı da düşünün. (İnfografikler her zaman etkilidir.)

-Uzun yazılar yerine ara başlıklar şeklinde kısa yazılar yazın. (Blog yazmak, uzun uzun yazmak değildir. 1 paragraflık bir yazı bile vurucu olabilir.)

-Popüler blogları taklit etmeyin. Online itibarınızı riske atmayın. (Bazı acemi blog yazarları popüler blogları isimlerinden tutun da temalarına varıncaya kadar taklit edebiliyor.)

-Yazma ve içerik hazırlama sürecini eğlenceli hale getirin. (Araştırmak, okumak, dinlemek, gözlemlemek)

-Yabancı diliniz varsa yabancı blogları takip edin, bir şeyler kapmaya çalışın.(Konu dağarcığınızın gelişimi için önem taşıyor.)

-Kendi siteniz için başkalarına ücret karşılığında yazılar yazdırmayın. Oturup kendiniz yazın ya da blogculuktan vazgeçin. (Ben yazamıyorum, başkası yazsın ama sitem yine güncel olsun mantığı blog yazarlığı ile örtüşmüyor.)

Özetle; "Yazma, içerik üretme konusunda asla panik yapmayın, organize bir şekilde hareket etmeye çalışın."




3 Ağustos 2013 Cumartesi

Blog yazarlığında istikrarlı olmak hayal değil!

Blog sahibi çoğu arkadaşın en temel problemi içerik üretiminde istikrarı sağlayamamak. Düzenli içerik üretebilen ve üretilen içeriklerin paylaşılabilir olması blog yazarlarını daha kaliteli işler için motive eden en önemli unsur.

Medya İstasyonu'nu açmadan önce "istikrarlı bir içerik nasıl üretebilirim?" noktasında bir ön hazırlık yapmıştım.Yazmayı düşündüğüm konuları başlıklar halinde yazdım. Sonra alt başlıklarına indim. İnternet ortamında başka blog yazarlarının yazdığı konuları okudum, yazı stillerini inceledim.

Yazılarına gelen yorumları analiz ettim. Zaman içinde blog yazarlığı için alt yapıyı biraz çeşitlendirdim ve blog yazarlığına ciddi anlamda başladım. Medya İstasyonu, çok eski bir blog değil. Tam 4 ay önce yayın hayatına başladı. Geçen 4 ayda beklediğimden daha iyi bir noktaya ulaştı.

Bu kadar dikkat çekeceğini açıkçası hiç düşünmedim. Amacım sadece içimden gelenleri samimi bir şekilde yazmaktı. Yazılarımı özel bir karşılık beklemeden yazdım. Birçok blog yazarının düştüğü hataları tekrarlamak istemedim.

Bazı blog yazarlarının bu iş sayesinde popüler olmak, reklam paraları kazanmak, markalarla sıkı ilişkilere girmek, uzmanlık sıfatı kazanmak gibi farklı beklentilerinin olması beni hep temkinli davranmaya itti.

Bu tarz beklentilerle bu işe başlayanların kısa zaman sonra blog yazmayı bıraktıklarını gördüm. Nedeni ise kısa süre içerisinde bu beklentilere sahip olamamaktı.

İnternet, çoğumuza sabırlı olmayı unutturdu. Birçok şeye hemen ulaşmak, istediklerimizi hemen elde etmek istememiz nitelikli işlerin önünü tıkadı.

Araştırmak, doğruluğunu teyit etmek, farklı görüşlere saygılı olmak gibi temel kriteleri zaman ikinci plana ittik. Yeni blog yazarlarına daha dikkatli adımlar atmalarını öneriyorum. Başarı, tesadüf değildir.



İnternet dünyasında gerçekten saygın bir konuma ulaşmanın, başarılı olmanın yolu nitelikli içerikler oluşturmak ile sınırlı değil. Dürüst olmak, yardımcı olmak, paylaşımcı olmak, hoşgörülü olmak da önemli. Bir duruşunuz olmalı.

Başarısını takdir ettiğim, düzenli takip ettiğim bloglardan biri olan Blog Hocam, sağlam duruşa sahip bloglara verilebilecek güzel bir örnek. Blog Hocam'ı tesadüfen keşfetmiş olmam bana çok şey kazandırdı. Size de kazandırabilir. Henüz tanışmamışsanız tavsiye ederim.

Medya İstasyonu,  zaman içinde belli bir takipçi kitlesine sahip oldu. Farklı bakış açısı ile yazdıklarım çoğu arkadaşın ilgisini çekti, paylaşıldı, yorumlandı. İş teklifleri bile aldım. Bunlar beni daha iyi içerikler için sürekli motive ediyor.

Ben fayda sağlayabilecek içerikler yazmayı önemsiyorum. Gazeteci olduğum için benim temel işim yazmak. Yazmak dışındaki faaliyetlere şu aşamada vakit ayıramıyorum. Kendimi daha profesyonel yazılar yazmak için sürekli geliştiriyorum ve motive ediyorum.

Şu ana kadar istikrar konusunda hiçbir sıkıntı yaşamadım.

Bu yazımda düzenli olarak uyguladıklarıma değinmek istiyorum. Belki sizlerin de işine yarayabilir.

-Bol bol okuyorum. İlgi alanıma giren konular hakkında yazılanları düzenli olarak okumaya özen gösteriyorum.

-Araştırıyorum.

-Eleştiriyorum.

-İletişim kuruyorum.

-Soru soruyorum.

-Paylaşıyorum.

-Saygı duyuyorum.

-Olumsuz yorumları da dikkate alıyorum.

-Eleştirel yorumları not ediyorum.

-Yazmak için kendimi zorlamıyorum.

-Her gün yazmalıyım diye katı kurallar koymuyorum.

-Yazım diline ve imla kurallarına dikkat ediyorum.

-Okuyucu kazanmayı önemsiyorum.

- Doğal olmayan yöntemlerden uzak duruyorum.

- Kaliteli blogculuk için çalışıyorum.

-Profesyonelleşmek için çabalıyorum.

-İşime yarayabilecek kitaplar satın alıyorum.

-Mail takibini düzenli olarak yapıyorum. 

-Yazılarımı hep aynı yerde yazıyorum. Kendime ait bir home ofisim var. Ofis şeklinde dizayn ettim. Çok verimli oldu. Size de tavsiye ederim.

Şimdilik aklıma gelenler bunlar. Sizlerin de verimli yazı yazmak için uyguladığı metodlar varsa benimle paylaşabilirsiniz. Başarılı olmak adına uyguladıklarınızı öğrenmek istiyorum.

Yorumlarınızı eksik etmeyin.