26 Şubat 2014 Çarşamba

Firmalar reklam vermekten ve iletişim kurmaktan neden uzak?

Rekabetin her gün kızıştığı günümüzde markaların ürün ve hizmetlerini daha geniş kitlelere duyurmaları için reklam ve tanıtım çalışmaları yapmaları kaçınılmaz oldu.

İyi bir ürüne sahip olmak, o ürünün kolay bir şekilde satılacağı anlamına gelmiyor. Ticaretin ve satışın temelinde pazarlama ve reklam faaliyetlerinin olduğunu unutmamak gerek. Reklam ve pazarlamanın amacı hedef ürünün varlığını hedef tüketiciye bildirmek.

Eskiden televizyonların, radyo ve gazetelerin tekelinde olan reklâm ortamı son yıllarda çok hızlı bir şekilde internete doğru kaymaya başladı. İnternetin etkili ve diğer mecralara göre ekonomik olmasını fırsat bilen markalar, reklam ve tanıtım pazarlamalarına interneti de dahil etti. Bu gelişmeler, reklam  televizyon, gazete ve radyoların reklam pastasındaki payını düşürmeye başladı.

Reklamın gücünden yararlanan markalar olduğu gibi  reklam ve tanıtım çalışmalarına mesafeli çok sayıda işletme de bulunuyor. Bu işletmelerin birçoğu reklam çalışmalarından uzak olduğu gibi internet ortamında da ciddi anlamda varlık gösteremiyor.

İnternetin vazgeçilmez bir iletişim aracı olduğu günümüzde web sitesi olmayan, maillere cevap vermeyen, kurumsal blogu olmayan birçok işletme var. Bu zamanda internetten uzak bir şekilde ticaret yapmak çok sağlıklı bir yöntem değil.

İnternetin pazarlama gücünün farkına varan markaları, e-ticaret siteleri kurmaya başladı. Ciddi anlamda iş de yapıyorlar. Yapılan araştırmalar da e-ticaretin popülerleşeceğini vurguluyor.

Ya diğerleri?

Hala geleneksel yöntemler ile günü kurtarmaktan başka adımlar atmıyorlar.

Bu zamanda reklam yapmayan, internette var olmayan işletmelerin yoğun rekabetin yaşandığı sektörlerde ayakta kalması zor görünüyor. İnsanlar artık internetten satın alıyor, ürün araştırması yapıyor, kullanıcı yorumlarını okuyor, marka hakkında bilgi sahibi olmak istiyor. İnternet sitesi olmayan bir markaya, işletmeye tüketiciler nasıl ulaşacak? Sadece telefon ya da adres yazmak sağlıklı bir iletişim kurmada yeterli değil ki...

Web sitesi olan işletmelerin çoğunun da durumu iç açıcı değil. Sitelerdeki bilgiler güncel değil. İletişim mailleri okunmuyor, cevaplanmıyor. Birçok firmanın alan adının, hosting zamanının süresi dolmuş. Lafa gelince kurumsal firma olunuyor. İletişimden uzak olan, internette varlık gösteremeyen, mailleri cevaplamayan, kontrol etmeyen firmalar kurumsal olamaz. Kurumsallık, her alanda var olmak ile anlam kazanan bir kavram.

Bu konuyla ilgili yakın bir arkadaşımın anlattıklarını sizinle kısaca paylaşmak istiyorum. Birkaç ay önce ekiple birlikte bir online gazetenin reklam çözümleri için sektör sektör firma araştırması yaptıklarından bahsetti. Bu firmalara hem mail hem de telefon yoluyla ulaşmışlar.

Firma araştırma sürecinde birçok firmanın web sitesi, mail adresi olmadığı dikkatini çekmiş. Mail yoluyla ulaştıkları binlerce firmadan birkaç tanesinin geri dönüş yaptığını, gönderilen maillerin büyük çoğunluğu gitmemiş. Telefonla aradıkları bazı firmalarda telefonlara bakan kişilerin oyalayıcı ve umursamaz ifadeler kullandığını, ilgili kişilerle görüşmeleri için randevu vermek istememeleri gözlerinden kaçmamış. Geri dönüş yapanlar reklama ihtiyacı duymadıklarını, internet reklamcılığına sıcak bakmadıklarını belirtmiş.

Maalesef bahsettikleri doğru. Bu çalışmaya benzer bir çalışmayı birkaç yıl önce ben de yapmıştım. O zamandan bu zaman değişen pek bir şey olmamış.

Peki, firmalar reklam verme konusuna neden bu kadar mesafeli?

Reklam vermek pahalıdır düşüncesi

Reklam vermek hem pahalıdır, hem de ucuz. Bu noktada yapılacak reklamın çapı önemli. Yüksek meblağlı reklam fiyatları daha işe başlamadan iflas bayrağını çekmeye sebep olabilir. Bütçeye ve hedef kitleye yönelik reklamlar yapmak daha ekonomik olacak. İnternet reklamcılığı ekonomik alternatif.

Bekleneni alamama düşüncesi

Çoğu firma reklamdan beklediği dönüşü alamayacağını düşünüyor. Reklam için verilen paranın amorti edilemeyeceği düşüncesi çok yaygın.

Reklamların fark edilmeyeceği düşüncesi

Sıradan bir insanın günde yüzlerce reklamla karşı karşıya kaldığı bir gerçek. İnternette yüksek trafikli sitelere, ulusal gazetelere, dergilere ve TV kanallarına reklam vermek hem maliyetli hemde çok fark edilir değil. Çünkü çoğu kişi bu mecralarda reklamların sürekli var olduğunu biliyor ve artık reklamlara karşı duyarsızlaşıyor. Hedef kitleye yönelik mecralarda ya da yerel mecralarda görünür olmak daha mantıklı bir seçim olabilir.

Yapılan reklam çalışmaları da verimsiz

Reklam çalışması yapan firmalar profesyonelce işe koyulmadıkları için verim alamıyor. Mecra seçimi, reklam zamanlaması, reklam bütçesi gibi önemli kriterleri göz önünde bulundurmuyorlar.

"Birkaç yere reklam verelim, olsun bitsin" mantığı ile hareket etmek bir yarar sağlamaz. Hangi reklam mecrasının nerede ve nasıl kullanılacağı iyi bilinmeli.

Günümüzde reklam çalışması yapmayı düşünen firmalar;

*Radyo, gazete ve televizyon dışındaki reklam mecralarını da görmeli.

*Haber siteleri, bloglar mutlaka önemsemeli.

*Haber sitelerinde dönüşümsüz ve reklam süresi boyunca sınırsız  gösterilecek reklam çalışmaları tercih edilmeli.

*Bloglarda advertorial ve banner reklam modelleri kullanılmalı.

*Hizmet ve ürüne yönelik çalışmalarda marka elçisi olarak nitelikli blog yazarları ile iletişim haline geçilmeli ve bilgiler verilmeli.

*Basın bülteni dağıtımı mutlaka önemsenmeli.

*Basın bülteni yazımı profesyonel kişilerce gerçekleştirilmeli.

*Advertorial reklam çalışmalarına ağırlık vermeli.

*Belli bir bölgeye yönelik çalışmalarda yaygın mecralardan çok yerel yayınlar tercih edilmeli.

*Sosyal medyada hedefleme bazlı reklam ve tanıtım çalışmaları yapılmalı.

*İçerik ajansları ile iletişime geçerek ürün, hizmet ve hedef kitleye yönelik nitelikli içerik ihtiyacı karşılanmalı.

*Reklam panosu, billboard gibi açık hava reklamcılığında sıklıkla kullanılan mecralar yerel düzeyde kullanılmalı.










24 Şubat 2014 Pazartesi

Blog yazmayı keyifli hale getirin

Blog yazarlığında başarıya ulaşmak için istikrar, çalışma ve sabırın en önemli unsurlar olduğunu daha önceki yazılarımda sıkça vurguladım. Bu yazımda blog yazarlarının nitelikli bir blogculuk için kendilerine sormaları gereken sorulardan bahsetmek istiyorum.

Okuyuculara ne anlatacağım?

Blog yazmayı düşünenlerin kendilerine sorması gereken en önemli sorulardan biri. Blog açmaya karar verdiniz, hedefleriniz büyük.

Peki, okuyuculara blogunuzda ne sunacaksınız? Onlara hangi konuda ya da konularda yazılar sunacaksınız? Bunu netleştirmeniz, gelecekteki blog sürüveniniz açısından önemli.

Yazılarımın ilginç ve faydalı olabilmesi için ne yapmalıyım?

Bir can alıcı soru daha. Çoğu blog yazarı, blog yazılarının okunmadığından sıklıkla şikayet ediyor. Peki, blog yazıları neden okunmuyor? İlgi çekici değil, fayda sağlayıcı özellikler taşımıyor. Dolayısıyla hedef kitleyi cezbetmiyor. Daha ilgi çekici ve fayda sağlayıcı içerik üretimi için bol yazı pratiği, gözlem ve başarılı bloglardaki yazıların örnek alınması gerek.

Yazdığım konuya ne kadar hakimim?

Blog yazmayı bir kazanç kapısı olarak düşünenler genelde en çok hit getiren kelime gruplarına odaklanıyor. Blog konusuna tam anlamıyla hakim olmamak, o blogun gelecekte var olmamasının en temel sebebi. Yazdığı konu hakkında bilgisi olmayan biri okuyuculara değerli ve fayda sağlayacak ne ne sunabilir ki? Hakim olunmayan konu hakkında yazmaktan uzak durulmalı.

Blog yazılarımı ne zaman yazmalıyım?

Bunun için uzun uzun düşünmeye gerek yok. Gerçekten yazmak istediğiniz zaman kaleme alacağınız bir yazı her zaman iyidir. Kendinizi "şu gün yazmalıyım, günde 2 adet yazmalıyım" gibi şartlamayın. Yazma eylemini akışına bırakın. Yazmak için bir nedeniniz ve malzemeniz olsun.

Blog yazılarımı nasıl farklılaştırabilirim?

Blog yazılarınızı farklılaştırmanın yolu farklı anlatım tekniklerinden geçiyor. Yazılarınızı resmi ifadelerle yazmayın. Kimse ansiklopedik bir dil ile yazılan yazıdan keyif almaz. Yazılarınıza renk katın, örnekler verin, görseller kullanın, soru sorun ya da deneyimlerinizi anlatın. Fark oluşturmanız, sizi bir adım daha öne çıkaracaktır.

Okuyucu yazılarıma nasıl tepki gösterecek?

Bunu önceden kestirmeniz zordur. Bazen çok iddialı olduğunuz bir yazı bile canınızı sıkacak yorumlar alabilir. Pes etmek yok. Sizin gibi düşünmeyen kişiler illaki çıkacaktır. Gelebilecek tepkileri yazma sürecinde düşünmeyin. Zorunlu olmadıkça olumsuz yorumları silmeyin.

 Blog yazmayı işkence olarak görmeyin!

Blog yazarlığı, keyifle yapılması gereken bir uğraş. Yazma sürecinde kendinizi kesinlikle sıkmayın. Rakamlara takılmayın. Bu işe ilk başlarda ticari olarak yaklaşmayın. Kaygılarınızı bir kenara bırakın. Bu zamanda internet kullanıcıların en çok istediği temiz, özgün ve fayda sağlayıcı içerikler. Bunları hedef kitlenize uygun bir şekilde sunduğunuzda kazanacaksınız.

Medya İstasyonu'nda yazmaya başladığımdan beri bir kez olsun yazma sürecinden sıkılmadım. Her bir yazımı keyifle yazdım. Hala da öyle. Çünkü yazmayı seviyorum. Daha çok yazacağım ancak işlerimin yoğunluğu nedeniyle bir türlü tam anlamıyla fırsat bulamıyorum. Yazdıklarımın okunması ve yorumlanması bana gerçekten mutluluk veriyor. Bu da beni daha fazla içerik üretmek için motive ediyor. Size tavsiyem yazma sürecini zamana yayın ve hedef kitlenizin nitelikli içerik ihtiyacına cevap vermeye odaklanın.

Unutmayın; "Sabretmeyi bilmiyorsanız baştan kaybedersiniz."

"Yapılırken heyecan duyulmayan işlerde başarılı olunmaz."








Samsung, Hayalinin Peşinden Gidenleri Arıyor

Samsung, dünya çapında ses getiren “Hayalinin Peşinden Git” kampanyası ile  tutkusunun peşinden koşanları başvuruya davet ediyor.

İstanbul, 07 Şubat 2014 - Samsung Electronics, tüm dünyada hayallerini ve tutkularını hayata geçirmek için teknolojiyi kullanan insanların sahip oldukları potansiyeli keşfetmeyi, paylaşmayı ve desteklemeyi hedefleyen “Hayalinin Peşinden Git” kampanyasını Türkiye’de başlattı. Başarılı mesleki kariyerleriyle tanınan ünlü mentorların da, başvuranlara fikir önderliği yapacağı kampanyaya başvuru için  www.hayalininpesindengit.com adresi ziyaret edilebilir. Kampanyaya başvurular 28 Şubat 2014 tarihine kadar devam ediyor.



“Hayalinin Peşinden Git” kampanyasının kazananları, Samsung ve mentor desteğiyle potansiyellerini açığa çıkararak, hayallerini gerçeğe dönüştürme fırsatını yakalıyor.
Her gün, heyecan verici şeyler yapmak için Samsung ürünlerini kullanan insanlardan ilham alan kampanya; tutkulu kullanıcıları hayallerini ve fikirlerini paylaşmaya davet ediyor. Fotoğrafçılık, mutfak sanatları, spor ve girişimcilik alanlarında başvuruların kabul edildiği kampanyanın kazananları  projelerini hayata geçirme evresinde Samsung’un teknoloji desteğinin yanı sıra, aralarında Fotoğrafçı ve eğitmen Muammer Yanmaz, Kantin’in sahibi ve şefi Şemsa Denizsel, Spor spikeri ve yazarı Caner Eler ve B-Fit’in kurucu ortağı, girişimci ve Schwab Vakfı tarafından “2013 Yılının Sosyal Girişimcisi” seçilen Bedriye Hülya’nın da bulunduğu mentorlerin tecrübelerinden faydalanma fırsatı da bulacak.
 
Samsung Electronics Türkiye Başkanı Yoonie Joung projeyle ilgili olarak;  “Samsung olarak teknolojinin, hayal gücüyle bir araya geldiğinde insanların hayatına anlam kazandırdığına inanıyoruz. Dünyanın dört bir yanında insanlar, Samsung teknolojisini kullanarak farklı ve yenilikçi başarılara imza atıyor. Ortaya çıkan hikayelerin yarattığı ilham doğrultusunda geliştirdiğimiz “Hayalinin Peşinden Git”  kampanyasını Türkiye’de hayata geçirmekten mutluluk duyuyoruz. Diliyoruz ki bu proje ile, Türkiye’deki tüketicilerimizin sadece kişisel tutkularını keşfetmelerine değil, aynı zamanda dünya üzerindeki diğer tüketicilere de ilham vermelerine yardımcı olacağız” dedi.

Katılım koşulları

“Hayalinin Peşinden Git” kampanyasına  www.hayalininpesindengit.com adresinden ya da Samsung Türkiye Facebook sayfasındaki “Launching People” uygulamasından başvurmak mümkün. Başvurular, 28 Şubat 2014 tarihine kadar gerçekleştirilebilecek.

Bir boomads advertorial içeriğidir.

22 Şubat 2014 Cumartesi

Blog yazılarınızda niteliğe odaklanın

Blog yazısı yazma sürecinde en çok yaşanan sıkıntılarının başında odaklanma sorunu geliyor. Birçok blog yazarı, yazma sürecine yeterince odaklanamadığı için yazısının sonunu getirmekte zorluk çekiyor.

Blog yazısı yazmak için bilgisayar başına oturduğunda "Acaba ne yazsam, hangi konuda yazsam tutar, okuyucu beğenir mi, sıkılmadan yazabilir miyim?" gibi sorular ile kafasını karıştıran blog yazarları, kaliteli ve fayda sağlayıcı blog yazısı üretimi noktasında işin içinden çıkamıyor.

Bu yazımda blog yazısı yazma sürecinde kafası karışanlar için birkaç öneride bulunmak istiyorum.

Odaklanın

Blog yazısı yazarken kafanızı boşaltın ve sadece yazma işine odaklanın. Zihninizi meşgul eden diğer düşüncelerden bir süreliğine uzak durun. Blog yazısı yazarken başka hiçbir işle uğraşmayın. Bu noktada sakin bir ortamda bulunmanız daha iyi bir yazma deneyimi ve kafanızın dağılmaması açısından faydalı olacak. Gürültülü bir ortamda yazı yazmanız zor olur. Blog yazılarınız için her zaman sessiz ve rahat ortamları tercih edin. Kaliteli blog yazıları için yazdığınız konulara tam anlamıyla odaklanmanız, sadık bir takipçi kitlesi edinmeniz açısından son derece önemlidir.

İçeriklerinizi ziyaretçilerinizin anlayacağı şekilde yazın

Blog yazılarının anlaşılır bir dil ile yazılması son derece önemlidir. Blogunuzu takip eden her okuyucunun algı düzeyi farklıdır. Yazılarınızda teknik terimlerden ve anlam karmaşasına yol açacak kelimelerden kesinlikle uzak durmalısınız. Blog yazılarınızı sade ve okuyucuyu sıkmayacak bir şekilde yazmaya özen gösterin. Yazılarınızdan bir şey anlamayan okuyucular, blogunuzu bir daha ziyaret etmeyecektir. İfade tarzınız ile okuyucuyu bağlayın.

Yazı başlığınız üzerine kafa yorun

Blog yazısı yazmak kadar önemli olan bir diğer husus ise blog yazısının başlığıdır. Blog yazınızın başlığının okuyucuyu çekecek nitelikler taşımasına dikkat edin. Bazen yazma sürecinden önce aklınıza gelen bir başlık, yazma sürecinizin seyrini değiştirebilir. Başlık, blog yazınızın vitrinidir. Vitrininizi ne kadar iyi düzenlerseniz müşterilerin dikkatini o kadar çok çekersiniz.

Anahtar kelimelerinizi netleştirin

Blog yazınızın okuyucular tarafından kolay bir şekilde bulunması ve okunması için anahtar kelimeleri belirlemeniz son derece önemlidir. Blog yazılarını her ne kadar okuyucu odaklı yazsanız da okuyucuları size yönlendiren güç, arama motorudur. Dolayısıyla arama motorunun sizin yazınızı listelemesini ve sıralamalarda üstlere çıkarmasını sağlayacak anahtar kelimelere yazınız içinde yer vermelisiniz. Okuyucular genelde anahtar kelime ya da kelime gruplarının aratarak blogunuza yönelir. Anahtar kelimeleri yazı içinde orantılı bir şekilde kullanın ve okuyucuların gözüne sokmaktan kaçının.

Değerli içerikler uzman olarak görülmenizi sağlar

Blogunuzda belli bir konuda yazıyorsanız ve yazdığınız konu hakkında ciddi bir bilgi donanımına sahipseniz şanslısınız demektir. Bu sizin blog okuyucuları tarafından uzman olarak algılanmanızı  sağlar. Blog konunuz ile ilgilenen kitleye düzenli olarak faydalı içerikler sunmanız, daha fazla sadık okuyucu edinmenizi kolaylaştırır. Okuyuculara sağladığınız değerli içeriklerin sürekliliği, sizi onların gözünde uzmanlaştıracağı gibi başka kapıların açılmasını da kolaylaştırır. Yazılarınızda profesyonelliği önemseyin.

Niceliği değil "niteliği"tercih edin

Blog yazılarınızda sayılara değil, kaliteye odaklanın. Blog yazarlarının çoğu ilk başlarda mümkün olduğu kadar çok içerik ve bağlantı üretmek amacı güdüyor. Aslında bu çok sağlıklı bir yol değil. Değerli içerik sunan bir blog yazısının öylesine yazılmış birçok blog yazısından daha fazla getirisi olduğunu unutmamanız gerekiyor. Kendinize içerik takvimi belirleyin ve bu içerik takvimine bağlı kalmaya çalışın. (Her gün 1 yazı, haftada 2-3 yazı gibi...)

Bir içerik stratejisi, bir günde işe yaramaz. Bir kumbara gibidir. Her gün içine birazcık para atarsınız ve belli bir süre sonra kumbaranızın ağzına kadar para dolduğunu fark edersiniz.

İstikrarlı ve sabırlı olun...










21 Şubat 2014 Cuma

Temizlik oyunları online oyunların gözdelerinden

İnternetin kullanıcılarına sağladığı en büyük avantajlardan birisi olan online oyun imkanı sayesinde, internet kullanıcıları boş vakitlerini evlerinin rahatlığında oldukça rahat bir şekilde değerlendirebilme imkanına sahip oluyorlar.

Online oyun kategorisinde farklı zevk ve tercihlere sahip kişilerin büyük bir keyifle oynayacağı oyunlar büyük ilgi görüyor. Özellikle kız ve erkek çocuklarına yönelik olarak hazırlanmış oyunlar hem eğitici hem de öğretici niteliklere sahip oluyorlar.

Kız çocuklarının keyifle oynaması için hazırlanmış oyunlardan birisi de temizlik oyunları. Oda toplama, parti sonrası ev temizliği, ev ve bahçe temizliği, yatak odası toplama gibi konuları olan temizlik oyunları kız çocuklarının fazlasıyla eğlenerek oynayacağı oyunlar arasında bulunuyor. 

Online oyun sitemiz içerisinde rahatlıkla bulabileceğiniz ev temizliği oyunları oynamak için tek ihtiyacınız olan şey bilgisayarınızın faresidir. Fareniz dışında hiçbir ekipmana ihtiyaç duymadan, bilgisayarınıza indirmekle uğraşmak zorunda kalmadan online olarak bu oyunu oynayabilirsiniz. Bu oyunu oynamaya başlamadan önce dikkat etmeniz gereken tek nokta bilgisayarınızda Flash Player programının kurulu olmasıdır. Sıkıntı yaşamadan bu keyifli oyunu oynayabilmek için Flash Player programını internetten ücretsiz bir şekilde indirebilirsiniz.

18 Şubat 2014 Salı

Blogculuk kolaya kaçarak yapılmaz

Blog yazarlığı ile ilgili faydalı olabilecek ve farklı bakış açısıyla okuyuculara sunduğum yazılara gelen yorumları önemsiyorum.

Zaman zaman saçma sapan yorumlar geldiği de oluyor. Blog yazarak para kazanmak gibi klasikleşmiş bir başlık ile alakalı yazıları okuyup hemen para kazanacağını sanan kişiler umduklarını bulamayınca bir anda sert bir tavır takınabiliyor.

Geçenlerde bir yazıma adı sanı belli olmayan birinden bir yorum gelmiş: "Misal sen, blog yazarak para kazanma konusu dikkatini çekmiş ve yazmak istemiş. Eee, hani para kazanma kısmı?  Kusura kalma, boş yere 10 dakika harcadım sitende."

Bu kişi "hani para kazanma kısmı?" diye soruyor. Kolay para kazanmanın yolunu bulamadı ya kızdı ve öfkeyle bu yorumu bırakıp gitti. Bu ve bunun gibi onlarca yorum aldığım zamanlar oldu.

İnsanda önce bir yorum adabı olmalı. Tanımadığımız kişilere nasıl hitap edilmesi gerektiğini hala bilmeyenlerimiz var. Yorum yazarken çoğu kritere dikkat edilmiyor. Bir anlık öfke ile yazılan, saçma sapan ifadeler barındıran yorumlar ile bir yere varılmaz.

Bu kafayla kaliteli ve para kazandıran bir blog oluşturmak hayal. Bunu akıldan çıkarmamak lazım.

Kolaycılıktan vazgeçilmeli

Kolaycılık, bu çağın en kronik sorunu. Her şeye bir anda sahip olma isteği, kaliteyi ve sürekliliği ciddi anlamda baltalıyor. Blog yazarlığı, para kazanmanın garanti yolu değildir.

Çalışırsanız, bağlantı kurar ve nitelikli içerikler üretirseniz zamanla bir noktaya ulaşırsınız. Öfkeyle kalkarsanız zarar ile oturursunuz. Bu yüzden atacağınız adımlara çok dikkat etmelisiniz.

Şu blog yazarak para kazanmak konusuna takılmayı artık bir kenara bırakmanın zamanı gelmedi mi?

Neden işin kolayına kaçmayı düşünüyoruz?

Öğrenemedikten sonra da neden karalama yoluna gidiyoruz?

Neden daha iyi bloglar oluşturmak için kafa yormuyoruz?

Neden kaliteli ve fayda sağlayıcı içerik üretmek için çalışmıyoruz?

Neden sabırlı bir şekilde, çalışarak bu yolda ilerlemiyoruz?

Neden başkalarının uzun zamanda, ciddi tecrübelere dayanarak öğrendiklerine bir anda sahip olma hevesindeyiz?

Neden meyve veren ağacı sürekli taşlamanın derdindeyiz?

Neden diğer blog yazarlarının ürettiği nitelikli ve fayda sağlamayı amaçlayan yazılara bu kadar öfke duyuyoruz?

Neden içerik üreticilerine saygı duymuyoruz?

Neden? ile başlayan ve sorulması gereken o kadar çok sorun var ki...

Devamını da tamamlamanız için size bırakıyorum.






14 Şubat 2014 Cuma

Psikolojik danışmaya ihtiyaç duyabilirsiniz

Hayatımız boyunca karşılaştığımız engelleri çoğu zaman tek başımıza aşmaya çalışıyoruz. Aşk acısı çekiyoruz, iş yaşamında sorunlar yaşıyoruz, hastalanıyoruz, yakınlarımızı kaybediyoruz.

Kısacası sosyal hayatta, aile yaşamımızda yaşadığımız psikolojik ve sosyal sorunları çoğaltmak mümkün. Böyle anlarda hayatı anlamsız, sorunları çözümsüz, kendimizi ise son derece çaresiz hissettiğimiz anlar oluyor.

Bizi son derece rahatsız eden ve hayattan zevk almamızı engelleyen sorunlar ile mücadele edebilmek için bir uzmandan destek almak çoğu zaman ikinci planda kalıyor.

Bizi rahatsız eden ve kendi başımıza çözemediğimiz sorunları sağlıklı bir şekildeçözümlere kavuşturmak için profesyonel bir destek almak kendimize dair yeni farkındalıklar oluşturacağı gibi, yaşamımıza yeni anlamlar da katacak.

İşte bu noktada büyük önem kazanan psikolojik danışmanlık, bireyin kendisiyle, çevresiyle barışık hale gelip üretken ve verimli olmasına yardımcı olacak.

Psikolojik danışmanlık gizlilik, güven ve mahremiyet sağlanmasını gerektiren, danışan merkezli bir süreç. Bu süreç, danışan ile danışman arasında kurulan psikolojik etkileşim ve ilişki ile başlar, danışmanlık sürecinin başarılı olması için gereken koşulların sağlanması oranında gelişir ve ilerler.

Psikolojik danışman, telkin ya da tavsiyelerde bulunmaktan ziyade danışanın daha önce farkında olmadığı duygu, düşünce ve isteklerinin bilince ulaşma süreci içinde, kendisini anlamasına ve geliştirmesine yardımcı olan bir misyon üstlenir.

Psikolojik danışmanlık, danışanların insanları, olayları ve olup bitenleri olduğu gibi görebilme olgunluğuna erişmelerine yardımcı olmak açısından günümüzde büyük bir önem taşıyor.

Hayatım nereye doğru gidiyor diye endişeleniyorsanız,

Kimseye anlatamadığınız fakat birileriyle paylaşmak gerekliliği hissettiğiniz duygu ve düşünceleriniz olduğuna inanıyorsanız,

Nasıl ders çalışacağınızı bilemiyorsanız,

Kendinizi daha iyi tanımak ve geliştirmek istiyorsanız,

Sorumluluklarınızı fazlasıyla yerine getirdiğiniz halde, başarısız olduğunuzu düşünüyorsanız,

Başarılı biri olmama rağmen şu an derslerde ya da çalıştığım işte zorluk çekiyorum diyorsanız,

Kendinize özgü mesleki bir alan seçmek ve hedeflerinizi net bir şekilde belirlemek istiyorsanız,

Hayatınızda bir şeylerin ters gittiğini ve hiçbir zaman düzelemeyeceğini düşünüyorsanız,

İnsanlarla daha etkili ve sağlıklı bir iletişim kurmak, duygularınızı net ifade etmek istiyorsanız,

Çoğu zaman moraliniz bozuk ve kendinizi üzgün hissediyorsanız,

Son günlerde aşırı derecede stresli ve kaygılıyım diyorsanız,

Bulunduğunuz ortama hala gerçek anlamda uyum sağlayamadığınızı düşünüyorsanız, bir psikolojik danışman ile görüşmeniz sizin için faydalı olabilir.



9 Şubat 2014 Pazar

Blogunuzu bir dükkan gibi düşünün

Blog yazarlığı, internetten para kazanmanın en popüler yollarından biri olarak bilinse de gerçeğin bundan farklı olduğunu unutmamak gerekiyor. Blog yazarlığı ile ilgili sağda solda yazılmış şeylerin büyük çoğunluğu hayal ürünü şeylerdir.

Bu yüzden "blog yazarak ayda binlerce lira kazanın, blog yazarlığından para kazanmanın sırları bu e-kitapta, bu eğitim seti ile kazancınızı katlayın" gibi tuzaklara düşmemenizi tavsiye ediyorum. Blog yazmanın genel geçer bir kitabı yok. Bu işin kitabını yazdığını ve bu kitap sayesinde para kazanacağınızı söyleyen kişilere, sitelere kesinlikle itibar etmeyin.

Kelin merhemi olsa kendi başına sürer atasözünü anımsayın. Bu kişiler belli anahtar kelimeler üzerinden açtıkları sitelere hit çekme ve birkaç lira Adsense geliri elde etmenin derdinde. Ayda binlerce lira kazanan bir kişi size bunun püf noktasını 20-30 TL'lik e-kitaplar ile asla sunmaz.

Bir dönem sırf ne yazılıyor diye merak ederek sözde kazanç tekniklerinin yer aldığı bir e-book satın almıştım. Aldığım e-book'u inceledikten sonra kaliteli içerik anlamında hiçbir tatmin edici yazıya rastlamadım. İçeriği Medya İstasyonu'nda yazdığım yazılara göre düşük seviyedeydi ve okunabilir formattan son derece uzaktı.

Böyle setler ile blog yazarlığından para kazanmanın hayalini kuranlar, boşa zaman ve para harcamamalı. Bu iş deneme yanılma yöntemi, sabır, araştırma, gözlem, bol bol okuma ile öğreniliyor.

Öncelikle şunu unutmamak lazım;

Blog yazarlığı yaparak hatırı sayılır paralar kazanmanız zordur. İmkansız, demiyorum. Gerçekten zordur. Hala bunu anlamayan, bu işin çocuk oyuncağı olduğunu sanan arkadaşlar var. Forum sitelerinde "ne tür blog açsam tutar" gibi basit sorular ile vakit harcıyorlar. Bir blogun tutacağını önceden kestirmek güçtür. Bu yüzden anahtar kelime odaklı blog açmak, son derece faydasız bir girişim olarak başarısızlıkla sonuçlanacaktır.

Blogu bir dükkan gibi düşünün. Dükkan dışarıdan gösterişli. Dekorasyonu on numara ama içinde müşteriyi çekecek ve daha sonra tekrar alışveriş yapmasını sağlayacak malzemeler yok. Bu dükkan ne kadar ayakta kalabilir?

Bloglar da böyledir. İçerikten ziyade görselliğe önem verirseniz, blogculukta asıl önemli olan "yazma" işini sürekli ertelersiniz. Bu da zaman içinde ciddi bir hastalığa dönüşür ve "yazmak için ne zaman bilgisayarın başına otursam içimden gerçek anlamda yazmak gelmiyor" diyerek sürekli şikayet edersiniz ya da cuzi ücretler karşılığı başkalarına yazılar yazdırarak blogunuzu suni bir şekilde güncel tutmayı denersiniz.

Her iki durum da blogculuk açısından tehlikedir. Kişisel bir yaklaşımla açılan blogun başka kişilerin sırf para kazanayım diye yazdığı yazılar ile bezenmesi ne o bloga ne de okuyucuya fayda sağlar. Maalesef bunu hala anlamayan kişiler var.

Olaya bir de şöyle yaklaşalım. 200 kelime yazıyı 2 TL'den yazan birinden blogunuz güncel olsun diye 10 adet yazı aldınız. Blogunuzu da para kazanmak için açtınığınız aşikar. Peki, 10 yazı için harcadığınız 20 TL'yi ve karınızı nasıl elde edeceksiniz?

Bunu hiç düşündünüz mü? Blogunuz maddi anlamda sürekli açık verecek. Adsense'den 20 TL kazanmanız için kaç gün beklemeniz gerekiyor biliyor musunuz? Taşıma suyla değirmenin dönmeyeceğini unutmayın.

Blogun en önemli malzemesi okuyuculara faydalı olabilecek türden, iyi kurgulanmış yazılardır. Bunlar da içten gelerek yazılır. Para ile yazılanların birçoğu maddi kaygılar nedeniyle değer sunmaktan uzaktır.

"Yeter, felsefe yapmayı bırak sadete gel" diyenler için en çok merak edilen konuya da birkaç cümle ile değineyim.

Blog açmak, para kazandırır mı?

Bunun cevabı çok net. Blog, para direkt para kazandırmaz. Para kazanmanın yollarını açar. Her şey sizin kişisel çabanıza bağlıdır. Blogunuzun içeriği ve sayısal anlamda verileri çok iyi olabilir ancak pazarlamasını yapamıyorsanız para kazanamazsınız ve amacınıza ulaşamazsınız. Önce yazılarınızı pazarlayarak bir değer ve network oluşturun ki gelecek için bir umudunuz olsun.

Tavsiyelerim

*Dükkanınız sürekli açık tutun.

*Her zaman taze ve müşterilerin ilgisini çekecek ürünler ile doldurun.

*Vitrinize diğer dükkanlarda satılan ürünlerden farklı ve az bulunan ürünleri yerleştirin.

*Müşterileri dekorasyonunuz ile korkutmayın ki bu dükkan pahalıdır diye korkup kaçmasınlar.

*Sade bir dekorasyon eşliğinde ürünlerinizi ön plana çıkarın.

*Müşterilerinze karşı ilgili ve güleryüzlü olun.

*Bilgi sahibi olmadığınız ürünü müşteri çekmek için yarım yamalak bir şekilde sunmayın.

*Müşterilerinizin velinimetiniz olduğunu unutmayın.

*Müşterilerinizin görüş, öneri ve yorumlarına kayıtsız kalmayın.

*Satış performansınızı artırmak için sürekli çalışın.

5 Şubat 2014 Çarşamba

İçeriğinize değer katmanın 3 yolu

İçerik paylaşımının büyük oranlara ulaştığı dijital dünyada farklılaşmanın tek  yolu bir içerik stratejisi geliştirmekten geçiyor.

Blogunuz içerik stratejisi oluştururken öyle kafanızı karıştırmanıza da gerek yok.  Sadece birkaç temel maddeye dikkat edin yeter. Gerisi zaten zaman içinde çalışmalarına paralel olarak gelişecek.

İşte birkaç öneri

Tıklanabilir blog yazısı başlıkları üretin

Blogunuzda ürettiğiniz içerik insanlarda tıklama hevesi uyandırmadığı sürece istediğiniz kadar kaliteli, özgün olsun, bir değer ifade etmeyeceğinizi aklınızdan çıkarmayın. Maalesef blog yazan birçok kişi başlığı yeterince önemsemiyor. Şu ana kadar ziyaret ettiğim birçok blogda başlıkların sorunlu olduğunu gözlemledim. Peki, neydi bu sorunlar?

-Başlıkların uzun olması

-Blog yazısı ile uyumsuz olması

-Anahtar kelime içermemesi

-Devrik ifadeler taşıması

-Anlamsız kelime gruplarından oluşması

-Okuyucuyu blogdan kaçıracak nitelikte olması

-Ciddi imla hataları içermesi

İnsanların görünce psikolojik kırılma yaşamalarını, heyecanlanmalarını, yazının devamını merak etmelerini sağlayacak türden başlıklar atmayı önemseyin. Kendinizi düşünün. Birisi size bir şeyin nasıl yapılacağının formülünü veriyor, ya da birkaç adımda nasıl yapabileceğini gösteriyor. Detaylar için tıklamıyor musunuz? Kendi blog yazınızda da buna özen gösterin. Farkı göreceksiniz.

Blog yazınız fayda sağlasın

Kime fayda? Nasıl Fayda?

Blogunuzun hedef kitlesinin ilgisini çekebilecek, bilgi veren, çözüm sunan, öneri sunan blog yazıları sizin daha iyi bir konuma gelmenizi sağlayacak. Okuyucu aradığı konu ile ilgili içerikleri sizin blog yazınızda buldu diyelim. Yazınızı baştan sonra okuyacak. Sonrasında benzer yazılar var mı diye blogunuzda şöyle bir tura çıkacak. Aradıklarını buldukça daha fazla ziyaret edecek. Çünkü ürettiklerinizden yarar sağladı. Bilgi ihtiyacını bir nebze de olsa giderdi. Artık onun gözünde farklı bir noktadasınız.

Peki, bundan sonra ne yapmanız gerekiyor?

Okuyucuyu tutmanız için istikrarlı bir şekilde fayda sağlayıcı içerik üretmeyi sürmeniz çok önemli. Blog yazınızı yazarken okuyucuya fayda sağlayıp sağlamayacağını her zaman göz önünde bulundurun. "Alt tarafı bir yazı yazacağım, bunun ne önemi var" demeyin.

Yazdığınız blog yazısını okuyanlar yazının içinde aradıkları ya da ilgilendikleri şeyler ile ilgili birkaç cümle bir bile bulsa bu sizin blog kariyerinizi ummadığınız bir noktaya taşıyabilir. Okuyucular için uzun zaman referans olarak ziyaret edilecek türden içerikler üretmeniz blogunuzun sürekli ziyaretçi çekmesini de sağlayan önemli bir işlemdir.

Google'ı ihmal etmeyin

İnternet sitesi sahiplerinin en büyük amacı daha fazla ziyaretçi çekmek değil mi? Peki, bu ziyaretçileri size kim gönderecek?

Blogunuz arama motoru ile uyumlu değilse uyumlu hale getirin. Bunun için anahtar kelimeleri, site başlığını, tanım kısmını düzenleyin.

Bundan sonraki aşamada da yazdığınız blog yazılarının arama motoruna uygun olup olmadığına dikkat edin. Her ne kadar "arama motoru için yazmıyorum" deseniz de okuyucularınızın size ulaşmasını sağlayan en önemli araç arama motorudur.

Yazınızın başlığını, gövde metnini anahtar kelimeler ile süsleyin. Bunu yaparken kesinlikle aşırıya kaçmayın ve okuyucuların gözüne bir şeyleri sokmayı düşünmeyin. Yazısının kurgusu ve anlam bütünlüğü okuyucuları blogunuzdan kaçırtmayacak düzeyde ise arama motoru da buna kayıtsız kalmayacaktır.












2 Şubat 2014 Pazar

Blog yazarak para kazanmak birinci hedef olmamalı

Blog yazarlığına yeni başlamış kişilerin aceleci davranmaları, blog yazarlığının sağlıklı ve amacına uygun bir şekilde sürdürülmesini ciddi anlamda etkiliyor.

Blog yazarak para kazanmak, nitelikli blogların ortaya çıkmasını engelleyen en önemli şeylerin başında geliyor. Bloglar, kaliteli ve faydalı içerikle şekillenen mecralar. Bu mecralara direkt para kazanma fikri ile yaklaşıldığında sonuç hüsran oluyor.

Blog yazmak, para kazanmak için yıllardır çok kolay bir yol olarak anlatıldı. Bunu artık bilmeyenimiz yok. Bu yazılanları okuyanların açtığı blogların hepsi çöp oldu.

İnternette bloglar hakkında yazılan Türkçe kaynakların büyük çoğunluğu, size nasıl daha iyi bir blog yazarı olacağınız konusunda gerçek anlamda ipucu sunmaz. Blog yazarak büyük paralar kazanabileceğinden yüzeysel ve tekrar bilgiler şeklinde bahseder. Bu yazılanları okuyanlar da bu işten çok büyük paralar kazanacağını düşünür.

Bu noktada gerçekçi olmak lazım. Eğer her blog yazarı blog yazarak para kazansaydı etraf blog zengininden geçilmezdi değil mi? Türkiye'de blog yazarak düzenli gelir elde eden kişi sayısı çok az. Çünkü bunu gönülden yapan pek yok. Açılan her blog bir süre sonra çöp oluyor.

Blogların çöp olmasına neden olan sözde blogcuların ortak özelliği şunlar;

Amaç yok.

Para kazanmaya odaklanmış.

Hangi alanda yazacağını bilmiyor.

Nasıl yazacağını bilmiyor.

Ne zaman yazacağını bilmiyor.

Nasıl paylaşacağını bilmiyor.

Okunabilir bir yazı için gerekli olanların farkında değil.

Okuyucuyu çekebilecek bir yazım yeteneği yok.

SEO hakkında temel bilgilere sahip değil.

İmla kurallarını bilmiyor.

Başlık atmayı bilmiyor.

Araştırma yapmayı istemiyor, bilmiyor.

Farklı kaynaklardan beslenmiyor.

Aceleci.

Bir anda popüler olmayı istiyor.

Uzun vadeli düşünmüyor.

Bu işi gönülden yapmıyor.

Yazmak ile ilgili ciddi deneyimleri yok.

Bu işi sadece iştahını kabarttığı için yapıyor.

Kaliteli ve faydalı içerik konusunda bilgisi yok.

Sürekli tema değişikliği yapıyor.

"Emek olmadan yemek olmaz"

Gerçek olan şu ki blog yazarak para kazanmak, çok kolay bir iş değil. Emek, sabır ve düzenli çalışma gerektiriyor. Binlerce blog var. Aradan sıyrılarak iyi bir konuma gelmek, hemen olabilecek bir şey değil. Sağda solda yazılan her yazıya itibar etmek, kişinin ilerisini görmesini engelleyecek.

Zaman zaman sosyal medya hesaplarımda ipucu şeklinde içerikler paylaşıyorum. Takipçilerin en çok sorduğu şu: "Blogumdan kısa sürede nasıl para kazanırım?" Bu soru benim de cevaplandırmaktan en nefret ettiğim soru. Genelde geçiştiriyorum. Çünkü bu soruyu soranların çoğunda gelecek vizyonu yok. Blog yazarlığını gerçek anlamda ciddiye almıyorlar.

Neden çoğu blog yazarı araştırmayı denemiyor? Hazıra konmak her zaman kolay. Başkalarının ciddi anlamda emek harcadığı, araştırarak, deneyerek, yanılarak öğrendiklerini size direkt sunacağını mı sanıyorsunuz? Eğer böyle düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.

"Emek, teşekkürler ödenmez." Bu sözü kesinlikle unutmayın. Bana Medya İstasyonu'nu açtığımdan beri blog yazarak nasıl para kazanıldığını soran o kadar çok kişi mail gönderdi ki...

Ben zaten yazılarımda ipuçlarını veriyorum. Gerisi kişinin azmine, yeteneğine bağlı. Ama alışılmış bir kere tembelliğe...

"Armut piş, ağzıma düş" mantığı ile hareket edenler maalesef ne kaliteli bir bloga sahip olabilecek ne de bu işten para kazanabilecek.


Türkiye'de neden kaliteli bloglar yok? diye soruluyor ya işte bundan...